Kâtib Çelebi’nin Hayatı
Kâtib Çelebi, 17. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli bir tarihçi, coğrafyacı ve yazar olarak tanınır. 1017 Zilkade (Şubat 1609) yılında İstanbul’da doğan Kâtib Çelebi, küçük yaşlardan itibaren dini eğitim ve yazı dersleri alarak ilimle iç içe büyüdü. Babası sayesinde Dîvân-ı Hümâyun kalemlerine girdi ve genç yaşta Abaza Paşa isyanını bastırmak için Erzurum’a ve Bağdat seferlerine katıldı.
Kâtib Çelebi’nin ilme olan ilgisi ve sevgisi, seferler sırasında gördüğü şehir ve menziller hakkındaki gözlemlerini eserlerinde anlatarak ortaya çıkar. Onun hayatının önemli bir dönüm noktası, 1635’te IV. Murad’ın Revan seferine katılmasının ardından tamamen ilmî çalışmalara adanmasıdır. Bu dönemde Kâtib Çelebi, kendisine düşen mirası büyük ölçüde kitaplar için harcayarak, tarih, tabakat ve vefeyât türü eserleri okumayı tercih etti.
Kâtib Çelebi, 1636 yılına kadar bu tür kitapların birçoğunu okumuş ve önemli bir mirası kitaplara harcamıştı. Bu süre zarfında, Fâtih Camii ile Yavuz Sultan Selim Camii arasındaki evini tamir ettirerek, tüm zamanını ilim ve telifle uğraşmaya adadı. Ayasofya Camii dersiâmı Abdullah ve Süleymaniye Camii dersiâmı Keçi Mehmed efendilerin derslerine devam ederek ilimlerini daha da geliştirdi.
Kâtib Çelebi’nin hayatı, ilimle uğraşmanın yanı sıra, bazı talebelere ders verme ve harita yapımı gibi faaliyetlerle de geçti. İstanbul’da 27 Zilhicce 1067 (6 Ekim 1657) tarihinde vefat eden Kâtib Çelebi, Zeyrek Camii civarındaki kabristana gömüldü. Özellikle Cihannümâ ve Fezleke adlı eserleriyle tanınan Kâtib Çelebi, Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli tarihçi ve bilginlerinden biri olarak kabul edilir.
Kâtip Çelebi’nin Edebi Kişiliği ve Yenilikçi Yaklaşımı
Kâtip Çelebi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşamış ve çalışmış önemli bir bilim adamı ve yazar olarak kabul edilir. Edebi kişiliği, onun düşünce ve yazılarındaki özgünlük, geniş bilgi birikimi ve eleştirel yaklaşımıyla şekillenir. Eserlerinde tarih, coğrafya ve bibliyografya alanlarında önemli yapıtlar ortaya koymuş olan Kâtip Çelebi, yazılarında sade ve anlaşılır bir dil kullanmıştır.
Kâtip Çelebi’nin edebi kişiliği, onun medrese düşüncesini eleştirmesiyle de öne çıkar. O dönemde medrese egemenliğindeki düşünce dünyasının dışında görüşler ileri sürmesi, onun edebi kişiliğinin özgün ve eleştirel bir yanını sergiler. Aynı zamanda Batı kaynaklarının önemini vurgulaması, Latince öğrenmeye çalışması ve bu dilden yapıtlar çevirmesi, Doğu kaynaklarına eleştirel bir gözle bakmasıyla da Kâtip Çelebi’nin düşünce dünyasının genişliği ve edebi kişiliği ön plana çıkmaktadır.
Eserlerinde farklı disiplinlere ve kültürlere açık bir tutum sergileyen Kâtip Çelebi, bilgi ve deneyimlerini aktarmak amacıyla yazdığı eserlerle döneminin ötesine geçen bir edebi kişilik sergiler. Bu nedenle, Kâtip Çelebi’nin edebi kişiliği, onun özgün düşünce tarzı, geniş bilgi birikimi, eleştirel yaklaşımı, farklı disiplinlere ve kültürlere açık tutumu ve sade anlatımıyla ön plana çıkan önemli bir özelliktir.
Kâtip Çelebi’nin eserlerinde İslam ve Osmanlı dünyasına dair tarihsel ve coğrafi bilgileri aktarırken, Batı dünyasının bilgi ve kültüründen de yararlanması, onun edebi kişiliğinin entelektüel ve yenilikçi yönünü gösterir. Ayrıca, o dönemde yaygın olan dogmatik düşünceye karşı hoşgörü ve farklı düşüncelere saygı anlayışını savunması, Kâtip Çelebi’nin edebi kişiliğinde önemli bir yer tutar.
Kâtip Çelebi’nin edebi kişiliğini değerlendirirken, onun İslam ve Osmanlı dünyasında yaşadığı dönemin sosyal, kültürel ve bilimsel bağlamını da göz önünde bulundurmak gerekir. Bu dönemde, bilim ve fikir alanında gerçekleşen değişimler ve Batı dünyasıyla etkileşimler, Kâtip Çelebi’nin düşünce ve yazılarının şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Kâtip Çelebi’nin edebi kişiliği, onun özgün düşünce tarzı, geniş bilgi birikimi, eleştirel yaklaşımı, farklı disiplinlere ve kültürlere açık tutumu ve sade anlatımı ile dikkat çekmektedir. Bu sayede, Kâtip Çelebi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşamış önemli bir bilim adamı ve yazar olarak kabul edilir ve eserleri günümüzde de değerli kaynaklar olarak kullanılmaktadır.
- Çeşitli Alanlarda Eserler: Kâtip Çelebi, tarih, coğrafya, biyografi ve bibliyografya gibi çeşitli eserler aktarılmıştır. Bu eserlerle Osmanlı kültürü ve bilim üretimi önemli katkılarda bulunmuştur.
- Üslup: Kâtip Çelebi’nin ürünlerinde sade ve anlaşılır bir üslup kullanmaya dikkat çeker. Bu sayede eserler geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır.
- Amaç: Tarih yazımında kapsamlılık ilkesine önem veren Kâtip Çelebi, grupların olduğu gibi aktarıma özen gösterir. Bu incelemeyle, tarih ve coğrafi bölgelerde güvenilir bilgi kaynakları oluşturmuştur.
- Edebiyat ve Şiir: Kâtip Çelebi, edebi eserlerde ve şiirlerinde, kullanma ve ifade etme konusunda başarılıdır. Bu sayede, edebi düzeyde de değerli eserler ortaya çıkar.
Kâtip Çelebi’nin en önemli eserlerinden bazıları:
- Cihannüma: Coğrafya ve tarih üzerine yazılan bu eser, dünya coğrafyasını ve tarihi olaylarını ayrıntılı bir şekilde anlatır.
- Fezleke: Osmanlı tarihi üzerine yazılmış olan bu eser, Kâtip Çelebi’nin tarihçisi tarafından ön plana çıkabilen önemli bir çalışmasıdır.
- Keşfü’z-Zunûn: Bibliyografya alanında yazılmış olan bu eser, yazılı kaynaklar ve kitapları tanıtan ve değerlendiren önemli bir çalışmadır.
Kâtip Çelebi’nin edebi ilkeleri, çeşitli alanlarda eserler, sade ve anlaşılır üslubu, kapsamlılık ilkesine bağlı kalarak çalışmaları yürütmesi ve edebi eserlerdeki başarılarıyla öne çıkan hükümranlar.
Kâtip Çelebi’nin Bilime Yaptığı Katkılar
Kâtip Çelebi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşayan önemli bir bilim adamı ve yazar olarak, tarih, coğrafya, bibliyografya ve din gibi alanlarda pek çok önemli eser vermiştir. Bu eserlerle birlikte, bilime ve düşünce dünyasına önemli katkılarda bulunmuştur. İşte Kâtip Çelebi’nin bilime yaptığı bazı katkılar:
Coğrafya: Kâtip Çelebi’nin coğrafya alanındaki en önemli eseri olan “Cihannüma“, Osmanlı coğrafyacılığında yeni bir dönem başlatmıştır. Bu eserde, İslam ve Osmanlı dünyasının yanı sıra Batı kaynaklarından da yararlanarak dünya coğrafyası hakkında detaylı bilgiler sunmuştur. Ayrıca, eski coğrafya anlayışından sıyrılarak fiziki coğrafya ve dünyanın yuvarlak olduğunu kanıtlamaya çalışan bir yaklaşım sergilemiştir.
Tarih: Kâtip Çelebi, tarih alanında da önemli eserler vermiştir. Arapça “Fezleke” ve Türkçe “Fezleke” adlı eserlerinde İslam ve Osmanlı tarihi hakkında önemli bilgiler sunarken, “Takvimü’t-Tevarih” adlı eserinde dünya tarihi üzerine bir kronoloji hazırlamıştır. Bu eserlerde, tarihsel olayları ve kişileri sade bir dil ve tarafsız bir yaklaşımla anlatarak tarih yazıcılığına katkıda bulunmuştur.
Bibliyografya: Kâtip Çelebi’nin en ünlü eseri olan “Keşfü’z-Zünun” adlı yapıtı, İslam dünyasında yazılmış 14.500 kitap ve risalenin adını ve yazarını içeren bir bibliyografya sözlüğüdür. Bu eser, İslam dünyasındaki bilgi birikimini ve farklı disiplinlerdeki çalışmaları ortaya koyarak, bilimsel araştırmalar için önemli bir kaynak oluşturmuştur.
Medrese düşüncesine eleştiri: Kâtip Çelebi, dönemin medrese düşüncesini ve eğitim sistemini eleştiren yazılar kaleme almıştır. Bu eleştirilerle, dönemin egemen bilgi anlayışına meydan okuyarak bilim ve düşünce dünyasına farklı bir perspektif sunmuştur.
Pozitif bilimlerin önemi: Kâtip Çelebi, eserlerinde pozitif bilimlerin gerekliliğine vurgu yaparak, din bilimleri ile pozitif bilimler arasındaki çatışmayı dile getirmiştir. Bu anlayışla, dönemin bilgi anlayışında ve eğitim sistemine eleştiriler sunarak, toplumun aydınlanma sürecine katkı sağlamıştır.
İktisat ve maliye: Kâtip Çelebi, “Düsturü’l-Amel li İs’lahi’l-Halel” adlı eserinde Osmanlı İmparatorluğu’nun mali ve idari sorunlarına dair çözüm önerileri sunmuştur. Bu eserde, vergi reformları, ticaret politikaları ve devlet yönetimi hakkında detaylı bilgiler vererek, dönemin iktisadi düşüncesine katkıda bulunmuştur.
Denizcilik ve seyrüsefer: “Mühimme Defteri” adlı eserinde Kâtip Çelebi, denizcilik ve seyrüsefer ile ilgili önemli bilgiler sunarak, dönemin denizcilik bilgisine katkı sağlamıştır. Bu eserde, gemi yapımcılığı, deniz haritaları ve yolları, deniz kuvvetleri ve deniz savaşları hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir.
Astronomi ve astroloji: Kâtip Çelebi, “Tuhfetu’l-Kibar fi Esfari’l-Bihar” adlı eserinde astronomi ve astroloji hakkında önemli bilgiler sunmuştur. Bu eserde, yıldızların hareketleri, gözlem teknikleri ve astrolojik tahminler gibi konulara değinerek, dönemin bilimsel düşüncesine katkı sağlamıştır.
Kâtip Çelebi, bu ve benzeri eserleriyle Osmanlı İmparatorluğu döneminde bilime ve düşünce dünyasına önemli katkılar sağlamıştır. Bilgi birikimini ve dönemin bilimsel anlayışını sorgulayan yaklaşımı ile hem dönemi hem de gelecek kuşaklar için önemli bir aydın olarak kabul edilir.
Kâtip Çelebi’nin önemli eserleri ve içerikleri
- Cihannüma: Coğrafya ve tarih bilgilerini içeren bu eserde, dünya coğrafyası, ülkeler, şehirler ve bölgeler hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir.
- Keşfü’z-Zünun: İslam dünyasının en önemli bibliyografya çalışması olan bu eserde, yaklaşık 14.500 kitap ve yazar hakkında bilgi sunulmuştur.
- Tuhfetu’l-Kibar fi Esfari’l-Bihar: Denizcilik ve seyrüseferle ilgili bilgiler içeren bu eserde, gemi yapımcılığı, deniz haritaları ve yolları, deniz kuvvetleri ve deniz savaşları hakkında ayrıntılı bilgiler yer almaktadır.
- Düsturü’l-Amel li İs’lahi’l-Halel: Osmanlı İmparatorluğu’nun mali ve idari sorunlarına dair çözüm önerileri sunan bu eserde, vergi reformları, ticaret politikaları ve devlet yönetimi hakkında detaylı bilgiler verilmiştir.
- Mühimme Defteri: Denizcilik ve seyrüsefer ile ilgili önemli bilgilerin sunulduğu bu eserde, gemi yapımcılığı, deniz haritaları ve yolları, deniz kuvvetleri ve deniz savaşları hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır.
- Tarih-i Cihan-nümâ: Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi hakkında detaylı bilgiler içeren bu eserde, dönemin olayları, padişahlar, devlet adamları ve sosyo-ekonomik durum hakkında bilgiler verilmiştir.
Kâtip Çelebi – Cihannümâ
- Kâtip Çelebi’nin Cihannümâ eseri, önemli bir coğrafya ve tarih çalışmasıdır. İslam coğrafyacılarından, 16. yüzyıl Türk coğrafya eserlerinden ve özellikle Mehmed Âşık’ın Menâzir ül-Avâlim adlı kitabından yola çıkarak hazırlanmıştır. Ayrıca, eserin oluşumunda Avrupa kaynaklarından da faydalanılmıştır. İbrahim Müteferrika tarafından neşredilen Cihannümâ, coğrafya ve tarih bilgisi açısından zengin ve kapsamlı bir içeriğe sahiptir.
- Cihannümâ’nın içeriği, dünya coğrafyası, ülkeler, şehirler ve bölgeler hakkında ayrıntılı bilgiler sunmaktadır. Eser, döneminin bilgi birikimini yansıtan ve coğrafi bilgilerin güncel ve doğru bir şekilde aktarıldığı önemli bir kaynak olarak kabul edilir. İslam dünyasının yanı sıra Batı coğrafya literatürüne de büyük katkılar sağlamıştır.
- Cihannümâ’nın önemi, coğrafya alanında yapılan çalışmalara ve bilgi birikimine önemli bir katkı sağlamasıdır. Döneminin en kapsamlı coğrafya eserlerinden biri olarak kabul edilen bu kitap, hem İslam hem de Batı dünyası için değerli bir kaynak niteliği taşımaktadır. Ayrıca, eserin Avrupa dillerine birkaç kez tercüme edilmiş olması, onun coğrafya ve tarih alanında yapılan çalışmalarda ne kadar etkili ve önemli olduğunu göstermektedir.
- Eserin güzel bir yazması, Paris’teki Biblioteque National’de bulunmaktadır. Bu, Cihannümâ’nın döneminin ötesinde bir değer taşıdığını ve coğrafya tarihi açısından büyük bir öneme sahip olduğunu gösterir. Kâtip Çelebi’nin Cihannümâ eseri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalara ve bilgi birikimine önemli katkılar sağlayan, döneminin en değerli eserlerinden biridir.
Kâtib Çelebi – Fezleke
Kâtip Çelebi’nin Fezleke eseri, önemli bir tarih çalışmasıdır ve genel bir tarih kitabı olarak Arapça yazılmıştır. Eserin oluşturulması sürecinde Kâtip Çelebi, çok sayıda tarih kitabı okumuş, notlar almış ve derin bir tarih bilgisi edinmiştir. Bu sayede Fezleke, döneminin önemli bir tarih kaynağı olarak kabul edilir.
Fezleke’nin içeriği, 1592 ile 1654 yılları arasındaki olayları kapsamaktadır. Bu döneme ait siyasi, sosyal ve kültürel gelişmeleri anlatan eser, tarihçilere ve araştırmacılara önemli bir kaynak sunar. Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi ve gelişimi hakkında bilgi edinmek isteyenler için Fezleke, döneminin önemli ve güvenilir bir kaynağıdır.
Fezleke’nin özellikleri arasında, Kâtip Çelebi’nin dikkatli ve titiz bir araştırmacı olması sayesinde, döneminin tarih kitaplarından yararlanarak doğru ve güncel bilgileri aktarmasıdır. Ayrıca, eserin başındaki birçok sayfa Kâtip Çelebi’nin kendi el yazısıyla yazılmış olup, bu da eserin tarihi değerini ve önemini artırmaktadır.
Fezleke’nin önemi, döneminin önemli tarih olaylarını ve gelişmelerini ayrıntılı bir şekilde ele alarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihine ışık tutmasıdır. Kâtip Çelebi’nin geniş tarih bilgisi ve titiz araştırmaları sayesinde, Fezleke hem tarihçilere hem de genel okuyuculara tarih bilgisi sunar. Bu nedenle, Kâtip Çelebi’nin Fezleke eseri, tarih alanındaki çalışmalara ve bilgi birikimine önemli katkılar sağlayan değerli bir eser olarak kabul edilir.
Kâtib Çelebi – Takvim üt-Tevârih
- Kâtib Çelebi’nin Takvim üt-Tevârih eseri, Hz. Âdem’den 1648 tarihine kadar olan dönemi kapsayan, kronolojik bir tarih fihristidir.
- Eser, tarih alanında önemli bir başvuru kaynağı olarak kabul edilir ve diğer tarih kitaplarıyla kıyaslandığında, özellikle Arapça tarih eserlerine göre daha detaylı ve düzenli bir yapıya sahiptir.
- Takvim üt-Tevârih, dönemin tarih olaylarını kronolojik olarak sıralayarak, tarih bilgisi edinmek isteyenler için kolay bir erişim sağlar.
- Kâtib Çelebi’nin bu eseri, döneminin önemli tarih eserlerinden biri olarak kabul edilir ve bu yüzden Avrupa dillerine tercüme edilmiştir.
- Kâtib Çelebi’nin Takvim üt-Tevârih eseri, tarih alanında önemli bir başvuru kaynağı olarak kabul edilir ve detaylı bir kronolojik yapı sunar. Eserin önemi, Avrupa dillerine tercüme edilmesiyle de teyit edilmiştir. Bu eser sayesinde, tarihçiler ve meraklılar dönemin tarihi olaylarına kolay bir şekilde erişebilir ve bu bilgileri kendi çalışmalarında kullanabilirler.
Kâtib Çelebi – Tuhfet ül-Kibâr
Kâtib Çelebi’nin Tuhfet ül-Kibâr eseri, denizcilik tarihi açısından büyük öneme sahip bir çalışmadır. Osmanlı Devleti’nin deniz savaşlarını ele alan bu eser, kuruluş döneminden 1656 yılına kadar Türk deniz savaşlarının tarihini anlatmaktadır. Eser, 1645’te başlayan ve yıllarca süren Girit Seferi nedeniyle kaleme alınmıştır.
Tuhfet ül-Kibâr, sadece Osmanlı denizciliğinin tarihçesini sunmakla kalmaz, aynı zamanda Osmanlı donanması, tersane ve bahriye örgütünün işleyişini de detaylı bir şekilde anlatır. Eserde, kaptan-ı deryaların yaşam öykülerine de yer verilir ve dönemin deniz zaferleri ve bozgunları üzerinde durulur.
Kâtip Çelebi, eserde Osmanlı denizciliğinde yaşanan başarısızlıkların nedenlerini analiz eder ve bu sorunları gidermek için önerilerde bulunur. Eserin amacı, Türklere eski başarılarını hatırlatarak yeni bir iç güç sağlamaktır.
Tuhfet ül-Kibâr, savaşların sadece kuru bir hikâyesi değildir; Kâtip Çelebi, eseri ayrıntılı ve heyecan verici bir şekilde yazarak, okuyucuya edebi ve üslup değeri yüksek bir anlatım sunar. Eserde, bir donanmanın kuruluşu, gemilerin çeşitleri ve donatımı, denize çıkma zamanı ve savaş stratejileri gibi, deneyimli bir denizcinin sahip olabileceği bilgiler aktarılır.
Tuhfet ül-Kibâr, Kâtip Çelebi’nin diğer eserlerinde görülen sadelikten daha da öte, arı ve duru bir dille yazılmıştır. Bu dil seçimi, eserin amacına uygun olarak, okuyucuya bilgiyi açık ve anlaşılır bir şekilde sunmayı hedefler.
Kâtip Çelebi’nin Tuhfet ül-Kibâr eseri, Osmanlı denizcilik tarihi ve deniz savaşları hakkında kapsamlı ve detaylı bir kaynak olarak büyük öneme sahiptir. Eser, edebi ve üslup değeriyle de öne çıkar ve dönemin denizcilik konularında önemli bir başvuru kaynağı olarak kabul edilir.
Kâtib Çelebi – Kanunnâme
- Kâtip Çelebi’nin Kanunnâme eseri, günümüze ulaşmamış olmakla birlikte, Osmanlı teşrifat kaidelerinin toplandığı bir çalışma olarak bilinir. Eserin içeriği hakkında elde edilen bilgilere göre, Kanunnâme’de mufassal ve mutavassıt kanunlar derlenmiştir.
- Kanunnâme’nin özellikleri arasında, Osmanlı dönemi teşrifatına dair düzenlemeler ve kaidelerin bir araya getirilmesi bulunur. Bu sayede, dönemin sosyal ve siyasi hayatında önemli bir yeri olan teşrifat konularına dair bilgilerin derli toplu bir şekilde sunulduğu bir kaynak olması hedeflenmiştir.
- Kanunnâme’nin önemi ise, Osmanlı Devleti’nin yönetim ve teşkilatına dair detaylı bilgiler sunarak döneme ilişkin anlayışı arttırmasıdır. Eser, aynı zamanda Osmanlı sosyal hayatının ve devlet protokollerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacak niteliktedir. Ancak eserin günümüze ulaşmamış olması nedeniyle,
- Kanunnâme’nin içeriği, özellikleri ve önemi hakkında kesin bilgilere ulaşmak mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, Kâtip Çelebi’nin Kanunnâme eseri hakkındaki değerlendirmeler, mevcut bilgiler ve kaynaklardan hareketle yapılan tahminlere dayanmaktadır.
Kâtib Çelebi – Târîh-i Frengî Tercümesi
- Kâtip Çelebi’nin Târîh-i Frengî Tercümesi eseri, Johann Carion’un 1548’de Paris’te yayımlanan “Chronicle” adlı eserinin tercümesidir. Kâtip Çelebi, bu çeviri işlemini Fransız mühtedisi Mehmed İhlâsî’nin yardımıyla gerçekleştirmiştir.
- Eserin içeriği, Johann Carion’un Chronicle adlı tarih kitabının Osmanlıcaya tercümesi olup, Batı tarihi ve o dönemde yaşanan önemli olayları kapsar. Mütercim, esere başka kaynaklardan bazı eklemeler yaparak, Kanuni Sultan Süleyman ve Müslümanların İspanya’dan çıkarılması gibi konulara da değinmiştir.
- Târîh-i Frengî Tercümesi’nin özelliklerine bakıldığında, Batı tarihi ve o dönemde yaşanan olayları Osmanlı perspektifinden ele alması öne çıkar. Ayrıca, Kâtip Çelebi’nin bu esere yaptığı ilavelerle Osmanlı tarihi ile bağlantılı konuların da irdelendiği görülür.
- Eserin önemi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Batı tarihi ve kültürüne dair bilgiler sunmasıdır. Ayrıca, Kâtip Çelebi’nin bu eseri tercüme etmesi, Osmanlı’nın Batı dünyasıyla olan ilişkilerini ve kültürel etkileşimini anlamak açısından değerlidir. Bu eser sayesinde, dönemin Osmanlı aydınlarının Batı tarihi ve olaylarına duyduğu ilgi ve önemi görmek mümkündür. Târîh-i Frengî Tercümesi’nin tek yazma nüshası, Konya İzzet Koyunoğlu Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.
Kâtib Çelebi – Târîh-i Kostantîniyye ve Kayâsire (Revnaku’s-saltana)
Kâtip Çelebi’nin Târîh-i Kostantîniyye ve Kayâsire (Revnaku’s-saltana) eseri, Johannes Zouaras Nicestas Acominate, Nicephorus Gregoras ve Atinalı Laonicos Chalcondyle tarafından yazılmış olan “Historia rerum in Oriente gestarum” (Frankfurt 1587) adlı büyük eserin İstanbul ile ilgili kısımlarının çevirisidir.
Eserin içeriği, İslamiyet’in yayılışından başlayarak Bulgar Devleti’nin çöküşüne, Bizanslılardan, Selçuklulardan, Haçlı seferlerine kadar geniş bir tarihî süreci ele alır. Ayrıca, İstanbul’un suyolları, yangınları ve depremleri gibi doğal ve beşeri unsurlara da değinilir.
Târîh-i Kostantîniyye ve Kayâsire’nin özellikleri arasında, İstanbul’un tarihine dair Batı kaynaklarından yapılan çevirilerle Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi olan şehrin geçmişi hakkında bilgi sunması yer alır. Bu sayede, dönemin Osmanlı aydınları ve tarihçileri için İstanbul’un tarihi ve coğrafi özellikleriyle ilgili daha kapsamlı bir bakış açısı sağlanır.
Eserin önemi, İstanbul’un tarihine dair Batı kaynaklarının Osmanlıcaya çevrilerek, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşayan insanların bu bilgilere ulaşabilmesi ve şehrin tarihini daha iyi anlamalarına katkıda bulunmasıdır. Ayrıca, bu çeviri eseri sayesinde, dönemin Osmanlı aydınlarının Batı tarihine ve kaynaklarına duyduğu ilgi ve önemi de görmek mümkündür. Târîh-i Kostantîniyye ve Kayâsire’nin bir nüshası, Konya İzzet Koyunoğlu Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.
Kâtib Çelebi – İrşâdü’l-hıyârâ ilâ târîhi’l-Yûnân ve’r-Rûm ve’n-nasârâ
Kâtip Çelebi’nin İrşâdü’l-hıyârâ ilâ târîhi’l-Yûnân ve’r-Rûm ve’n-nasârâ eseri, Avrupa ülkeleri hakkında bilgisi olmayan müellif ve tarihçileri bilgilendirmek amacıyla yazılmış elli sekiz varaktan ibaret bir risaledir. Eser, Atlas Minor gibi dönemin önemli kaynaklarından faydalanılarak kaleme alınmıştır.
Eserin içeriği iki bölüme ayrılmaktadır. Birinci bölümde Avrupalıların dinlerinden bahsedilirken, ikinci bölümde Avrupa hükümdarlarının âdet ve kanunları ele alınmaktadır. İkinci bölümde çeşitli Avrupa ülkelerinin idare tarzları incelenirken demokrasi, aristokrasi, cumhuriyet gibi kavramlar ve seçim usulleri üzerinde durulmaktadır. Ayrıca, Batılıların ileri oldukları hususlar ve Osmanlılarla olan münasebetleri hakkında da bilgi verilmektedir.
İrşâdü’l-hıyârâ ilâ târîhi’l-Yûnân ve’r-Rûm ve’n-nasârâ eserinin özellikleri arasında, dönemin Osmanlı toplumunun Avrupa ülkeleri ve halklarıyla ilgili bilgi eksikliğini gidermeye yönelik bir yaklaşım benimsemesi yer almaktadır. Bu sayede, Avrupa tarihine ve kültürüne dair önemli bilgiler Osmanlıca olarak sunulmuştur.
Eserin önemi, dönemin Osmanlı aydınları ve tarihçilerine Avrupa’nın siyasi, sosyal ve kültürel yapısı hakkında bilgi sunarak daha geniş bir perspektif kazandırmasıdır. Ayrıca, eser Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı dünyasıyla olan ilişkilerini ve etkileşimini anlamak için önemli bir kaynak olarak değerlendirilebilir. Bu eser sayesinde, Avrupa’nın farklı yönetim biçimleri ve toplumsal yapıları Osmanlı entelektüelleri için daha anlaşılır hale gelmiştir.
Kâtib Çelebi – Süllemü’l-vüṣûl ilâ ṭabaḳāti’l-fuḥûl
Kâtip Çelebi’nin Süllemü’l-vüṣûl ilâ ṭabaḳāti’l-fuḥûl eseri, alfabetik sıraya göre hazırlanmış Arapça bir tabakat kitabıdır ve iki ana bölüme ayrılmaktadır. İçeriği açısından eser, daha çok Keşfü’ẓ-ẓunûn’da geçen kitapların yazarlarına ait bir indeks özelliği taşımaktadır.
İlk bölümde kendi adlarıyla meşhur olmuş kişilere yer verilirken, ikinci bölümde nesep, künye ve lakaplarıyla bilinen şahıslar ele alınmaktadır. Eserde Süyûtî’nin Lübbü’l-Lübâb fî taḥrîri’l-Ensâb’ı esas alınarak, buradaki hal tercümeleri eserin aslını oluşturmuş ve diğer kaynaklardan önemli ilâveler yapılmıştır. Yeri geldikçe zikredilen kaynakların sayısı 100’den fazladır.
Özelliklerine bakıldığında, Süllemü’l-vüṣûl ilâ ṭabaḳāti’l-fuḥûl, Müslüman dünyasında önemli ilim adamları ve yazarların biyografilerini sunarak, onların hayatları, eserleri ve katkıları hakkında bilgi sağlamaktadır. Bu eser, dönemin entelektüel dünyasına dair geniş bir perspektif sunarak, İslam dünyasının entelektüel tarihine ışık tutmaktadır.
Eserin önemi, İslam âlimleri ve yazarlarının biyografik bilgilerini sistematik ve alfabetik bir düzende sunarak, İslam dünyasında ilim ve kültürel mirasın korunmasına ve yayılmasına katkıda bulunmasıdır. Ancak, eser müsvedde halinde kalmış ve tamamlanmamış olduğu anlaşılmaktadır. Tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlıdır. Müstakimzâde, Kâtip Çelebi’nin bıraktığı yerden kendi zamanına kadar gelen bir zeyil yazarak eseri tamamlamıştır. Bu sayede, Süllemü’l-vüṣûl ilâ ṭabaḳāti’l-fuḥûl, İslam dünyasında entelektüel tarih ve biyografik çalışmalar için değerli bir kaynak olarak kabul edilir.
Kâtib Çelebi – Levâmiu’n-nûr fî zulümât-i Atlas Minûr
Kâtip Çelebi’nin Levâmiu’n-nûr fî zulümât-i Atlas Minûr eseri, G. Mercator ve L. Hondius’un 1621’de Arnheim’de bastırılan “Atlas Minor Gerardi Mercantoris A. S. Hondio plurimis aenis Atque Illustratus” adlı kitabının tercümesidir. Kâtip Çelebi, bu Latince eseri Mehmed İhlâsî’nin yardımıyla çevirmiştir. Ancak eser, sadece kuru bir çeviri değil, açıklamalı ve tenkitli bir tercümedir.
Eserde, Kuzey kutbundan başlayarak nehirler, dağlar ve şehirlerle birlikte Avrupa ülkeleri ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır. Kâtip Çelebi’nin asıl amacı, bu eserle Cihannümâ’sının Avrupa kısmı için kaynak elde etmektir. Bu bağlamda, Levâmiu’n-nûr fî zulümât-i Atlas Minûr coğrafi bilgiler ve Avrupa’nın doğal ve beşeri özelliklerine dair ayrıntılı bilgi sunar.
Eserin özelliklerine bakıldığında, Kâtip Çelebi’nin çeviriye eklediği açıklamalar ve eleştiriler, kitabın sadece bir çeviri olmanın ötesinde değerli bir kaynak haline gelmesini sağlamaktadır. Ayrıca, eser dönemin coğrafi bilgilerine ışık tutarak, o dönemde Avrupa hakkında bilgi edinmek isteyen Osmanlı okuyucularına önemli bir kaynak sunmaktadır.
Eserin önemi, hem coğrafi bilgi sağlaması hem de Kâtip Çelebi’nin dönemin coğrafi keşiflerine, harita yapımına ve coğrafi bilgi birikimine katkıda bulunma amacıyla hazırladığı Cihannümâ’sının Avrupa kısmı için temel bir kaynak olmasıdır. Müellif nüshası Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde bulunan eserin başka yazmaları da mevcuttur ve bu durum eserin o dönemdeki değerini göstermektedir.
Kâtib Çelebi – el-İlhâmü’l-mukaddes min feyzi’l-akdes
Müellifin astronomiyle meşgul olduğu sıralarda zihnini kurcalayan bazı meselelere cevap arayan ilmî bir risâledir. Kâtib Çelebi bunları fıkıh meselesi haline getirerek zamanının ulemâsından cevap istemiş, fakat tatmin edici bir karşılık alamayınca risâleyi kaleme almıştır.
Bu meselelerden birincisi, arzın yuvarlaklığından dolayı gece ve gündüzün müddetleri arasında büyük fark olan yerlerde namaz ve oruç vakitlerinin belirlenmesi, ikincisi, güneşin aynı cihetten doğup batmasının dünyanın herhangi bir noktasında mümkün olup olmadığı, üçüncüsü de her ne yöne dönülse kıble olabilecek bir yerin bulunup bulunmadığıdır.
el-İlhâmü’l-mukaddes’in Süleymaniye Kütüphanesi ve Nuruosmaniye Kütüphanesi’ndeki mecmua içinde nüshaları vardır. Eseri Bedii N. Şehsuvaroğlu neşretmiştir.
Kâtib Çelebi – Keşf üz-Zünûn an -Esâmi’il-Kütübi ve’l-Fünûn
Kâtip Çelebi’nin Keşf üz-Zünûn an -Esâmi’il-Kütübi ve’l-Fünûn eseri, büyük bir bibliyografya kamusu olup, 20 yılda meydana getirilmiştir. Eserde 14.500 kadar kitap ve risale kaydedilmiş olup, 10.000 kadar müellif ve şâirin ismi zikredilmektedir.
Eserin içeriği, Osmanlı dönemi başta olmak üzere İslam dünyasında yazılmış kitap ve risaleleri, yazarlarının biyografik bilgileri ve eserlerin konuları hakkında kapsamlı bilgiler içermektedir. Kitaplar ve risaleler, farklı disiplinlerdeki bilgileri kapsayan geniş bir yelpazede sunulmaktadır. Eserde, hem Arapça, Farsça ve Türkçe eserlerin yanı sıra, diğer dillerde yazılmış önemli eserler de yer almaktadır.
Keşf üz-Zünûn’un özelliklerine bakıldığında, eserin o dönem için önemli bir bibliyografik kaynak olduğu görülmektedir. Kâtip Çelebi, eserlerin sadece isimlerini değil, içerikleri ve yazarları hakkında da bilgi sunarak, okuyucuların ilgilendikleri alanlarda başvurabilecekleri kaynaklara ulaşmalarını sağlamıştır. Ayrıca eser, dönemin bilgi birikimine ve kültürel zenginliğine dair önemli bir kaynaktır.
Keşf üz-Zünûn, hem dönemi için hem de günümüz için büyük bir bibliyografik kaynak olmasıdır. İslam dünyası ve Osmanlı kültürüne dair yazılı eserlerin kapsamlı bir listesini sunarak, araştırmacılara ve tarihçilere değerli bir kaynak sağlar. Eser, Flügel tarafından 1835-1558 yılları arasında yedi cilt halinde basılmış olup, Arapça metin ve Latince tercümesi ile birlikte yayımlanmıştır. Bu durum, eserin o dönemdeki ve günümüzdeki değerini göstermektedir.
Kâtib Çelebi – Tuhfetü’l-ahyâr fi’l-hikem ve’l-emsâl ve’l-eş‘âr
Kâtip Çelebi’nin Tuhfetü’l-ahyâr fi’l-hikem ve’l-emsâl ve’l-eş‘âr eseri, alfabetik olarak hazırlanmış ansiklopedik bir sözlük niteliğindedir. Arapça, Farsça ve Türkçe yazılmış çeşitli eserlerden toplanan bilgilerin bir araya getirildiği bu eserde, felsefî ve edebî fıkralar, aile ve devlet idaresine dair menkıbeler, kuşlar, diğer hayvanlar, bitkiler ve otlara ait ilginç bilgiler, hoş latifeler, hikâyeler, sarf ve nahve dair mâlûmat, şiirler ve atasözleri gibi zengin içerikler bulunmaktadır.
Tuhfetü’l-ahyâr’ın özelliklerinden biri, sadece hoş vakit geçirmek için değil, aynı zamanda türlü konularda faydalı bilgiler sunmak amacıyla kaleme alınmış olmasıdır. Eser, dönemin bilgi ve kültür birikimine ışık tutarak, okuyucularına geniş bir yelpazede bilgi sağlamaktadır. Alfabetik düzeni sayesinde, kullanıcıların istedikleri konulara kolaylıkla ulaşabilmeleri mümkün hale gelmektedir.
Kâtip Çelebi’nin döneminin kültürel ve bilimsel birikimini, farklı disiplinlerden bilgilerle zenginleştirerek sunması ve bu bilgileri bir araya getirerek geniş kitlelere ulaştırma gayretidir. Ayrıca, Tuhfetü’l-ahyâr, Osmanlı dönemi kültür ve bilgi birikimine dair önemli bir kaynak olarak değer taşımaktadır. Eserin Süleymaniye ve Kahire Hidiviyye kütüphanelerinde birer nüshası bulunması, eserin tarihsel ve kültürel değerini göstermektedir. Bu açıdan Tuhfetü’l-ahyâr, hem dönemi için hem de günümüz için değerli bir kaynak olarak kabul edilmektedir.
Kâtib Çelebi – Dürer-i Müntesire ve Gurer-i Münteşire
Kâtip Çelebi’nin Dürer-i Müntesire ve Gurer-i Münteşire eseri, merak ve tecessüs sonucu ortaya çıkan, İslam düşüncesine dair çeşitli konuları ele alan bir yapıttır. Eserde niyet, selâse, hülle, istikbâl-i kıble, yeme içme âdâbı, anne karnındaki cenin, Kâbe içinde namaz, havf ve recâ, kanaat gibi önemli konular incelenmiştir. Başlıca kaynağı, ünlü İslam âlimi Gazzâlî ve diğer tanınmış İslâm âlimleridir.
Eserde biyografileri verilen kimselerle ilgili fıkralar ve hikâyeler, Kâtib Çelebi tarafından özenle seçilmiştir. Bu sayede eser, dönemi ve İslam düşüncesine dair değerli bilgiler sunmaktadır. Dürer-i Müntesire’nin müellif hattıyla olan yegâne nüshası Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.
Eserin özelliklerinden biri, İslam düşüncesinin temel konularını ve değerlerini derli toplu bir şekilde ele almasıdır. Bu açıdan, okuyucularına dönemin İslam düşüncesi ve ahlaki değerleri hakkında zengin bilgiler sunmaktadır. Ayrıca, Dürer-i Müntesire ve Gurer-i Münteşire eseri, Kâtip Çelebi’nin otobiyografisini verirken eserleri arasında zikrettiği “Mecmua” ve Şehrîzâde’de geçen Nigâristan fî icmâli’t-tevârîh adlı eserlerle de ilgilidir.
Kâtip Çelebi’nin dönemin İslam düşüncesine dair önemli konuları ve değerleri bir araya getirerek geniş kitlelere sunma çabasıdır. Bu sayede, eser döneminin bilgi ve kültürel birikimine ışık tutmakta ve günümüz okuyucularına da değerli bir kaynak olarak hizmet etmektedir.
Kâtib Çelebi – Câmiʿu’l-mütûn min celli’l-fünûn
Kâtip Çelebi’nin Câmiʿu’l-mütûn min celli’l-fünûn eseri, çeşitli konulara dair okuduğu ve okuttuğu yirmi yedi eserin özetleri ve şerhlerinden oluşan antoloji niteliğinde bir mecmuadır. Bu eser, dönemin önemli ilimlerine ve metinlerine dair zengin bilgiler sunmaktadır. Kâtib Çelebi, kabiliyetli ve zeki bir kişinin çeşitli fenler hakkında bilgi sahibi olması gerektiğini vurgulamış ve bu fenler üzerinde derinleşebilecek imkânlar sunmayı amaçlamıştır.
Câmiʿu’l-mütûn’da her ilim için ana metinlerden birini özetleyerek sunan Kâtib Çelebi, bu metinleri iyice hazmeden kimsenin büyük bir âlim olacağını ifade etmiştir. Eserde, farklı ilimlerden faydalanmayı kolaylaştırmak amacıyla başında ilimlerin bir şeceresi bulunmaktadır. Kâtip Çelebi, esere daha sonra “Mukaddime fî ilmi’t-tefsîr min itmâmi’d-dirâyât”, “Ta‘lîmü’l-mu‘allim”, “Bidâyetü’l-hidâye fi’t-tezkîr”, “Makāmâtü’l-Harîrî fi’l-edeb” ve “Cuhaynâtü’l-ahbâr fi’t-târîh” başlıkları altında ilâvelerde bulunmuştur.
Kâtip Çelebi, hacim bakımından daha küçük olan ve Ali Kuşçu’nun Mahbûbü’l-hamâil’ine benzer on iki metinlik Muhtasar Câmiʿu’l-mütûn adlı bir eser de hazırlamıştır.
Câmiʿu’l-mütûn min celli’l-fünûn, Kâtip Çelebi’nin döneminin önemli ilimlerine dair derlediği bilgileri sunması ve bu alanlarda çalışacak kişilere temel metinlere dair özetler sağlamasıyla önemlidir. Bu sayede, dönemin kültürel ve bilimsel mirasını günümüze taşıyan değerli bir kaynak olarak kabul edilir. Bu eser, aynı zamanda Kâtib Çelebi’nin bilgi birikimi ve kültürel zenginliğini gösteren bir örnek olarak da değer taşımaktadır.
Kâtib Çelebi – Mîzânü’l-hak fî ihtiyâri’l-ehak
Kâtip Çelebi’nin telif ettiği son eser olup, döneminin tartışmalı konularını müsbet fikirlerle açıklamayı amaçlayan bir çalışmadır. Bu eser, Kâtip Çelebi’nin çağının sosyal ve kültürel meselelerine dair eleştirel ve aydınlatıcı bir yaklaşım sergilemesi açısından önemlidir.
Kâtip Çelebi’nin tütün hakkında yazdığı bir risâle de bulunmaktadır. Bu risâle, dönemin sosyoekonomik ve kültürel yaşamındaki önemli bir konuya dair Kâtip Çelebi’nin düşüncelerini yansıtmaktadır.
Bahriyye adlı eser ise, Kâtip Çelebi’nin Cihannümâ adlı eserinin Rumeli kısmıyla ilgili bir parçadır. Bu eser, dönemin coğrafyasına ve tarihine dair önemli bilgiler sunması bakımından değerlidir.
Tekmile-i İbn Haldûn adlı eserin Kâtip Çelebi’ye atfedilmesi ise bir yanlışlıktan kaynaklanmaktadır. Bu durum, Kâtip Çelebi’nin eserleri ve katkıları üzerine yapılan çalışmalarda dikkate alınması gereken bir husustur. Kâtip Çelebi’nin eserleri, genel olarak döneminin sosyal, kültürel ve bilimsel konularına dair önemli bilgiler sunarak, Osmanlı dönemi Türk kültürü ve bilimi için değerli kaynaklar olarak kabul edilmektedir.
Kâtip Çelebi’nin Cihannümâ Eserinin İçeriği
17. yüzyıl Osmanlı coğrafyacısı ve tarihçisi tarafından kaleme alınan önemli bir coğrafya kitabıdır. Eser, dünya coğrafyası ve tarihine dair kapsamlı bilgiler sunarak, döneminin en önemli coğrafya kaynaklarından biri olarak kabul edilmektedir.
Cihannümâ, dünyanın genel coğrafyasını ve farklı bölgelerinin tarihini, coğrafi özelliklerini, siyasi yapılarını, kültürel ve ekonomik yaşamlarını ele alır. Eserde, Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika kıtalarına dair detaylı bilgiler bulunmaktadır.
Kâtip Çelebi, eserinde, coğrafî bilgileri ve haritaları kullanarak, döneminin coğrafya ve tarih bilgisini yansıtmıştır. Eserde ayrıca, dönemin politik ve sosyo-ekonomik durumu, ülkelerin sınırları ve yönetim yapıları, şehirlerin ve bölgelerin coğrafi özellikleri, nehirler, dağlar ve denizler gibi doğal yapılar hakkında bilgiler de verilmektedir.
Cihannümâ, özellikle Osmanlı İmparatorluğu ve çevresindeki coğrafya ve tarih bilgisine dair önemli bir kaynak olarak kabul edilir. Eserde, Osmanlı toprakları ve etki alanındaki bölgelerle ilgili detaylı bilgiler sunulmuş, bu bölgelerin tarihi ve kültürel özelliklerine dikkat çekilmiştir.
Kâtip Çelebi’nin Cihannümâ eseri, 17. yüzyıl dünya coğrafyası ve tarihine dair önemli bir kaynak olup, Osmanlı dönemi Türk kültürü ve bilimi için değerli bir çalışma olarak kabul edilmektedir.
Kâtip Çelebi Kısaca Ne Yapmıştır?
- Edebiyat, tarih, coğrafya ve İslam bilimleri alanlarında önemli eserler yazmıştır. Başlıca eserleri arasında Keşf üz-Zünûn, Cihannümâ, Tuhfetü’l-Kibar ve Levâmiu’n-nûr fî zulümât-i Atlas Minûr bulunmaktadır.
- Keşf üz-Zünûn adlı eseri, büyük bir bibliyografya kamusu olup yaklaşık 14.500 kitap ve risalenin ismini, yazarını ve konusunu içerir. Bu eser, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yazılmış en büyük bibliyografya çalışmasıdır.
- Cihannümâ adlı coğrafya eseri, dünya coğrafyası ve tarihine dair kapsamlı bilgiler sunarak, döneminin en önemli coğrafya kaynaklarından biri olarak kabul edilmektedir.
- Tuhfetü’l-Kibar, denizcilik ve deniz savaşları ile ilgili önemli bir eserdir. Bu çalışmada, Osmanlı donanmasının tarihi ve başarıları ile denizcilik teknikleri ve stratejilerine dair bilgiler verilir.
- Levâmiu’n-nûr fî zulümât-i Atlas Minûr eseri, Avrupa coğrafyasına dair bilgiler sunarak, Cihannümâ’nın Avrupa kısmı için önemli bir kaynak niteliği taşır.
Kâtip Çelebi’nin Coğrafyaya Katkıları
Kâtip Çelebi’nin coğrafyaya en önemli katkısı, yazdığı Cihannümâ adlı eserdir. Bu eser, Osmanlı döneminde yazılmış en önemli coğrafya kitaplarından biridir ve dünya coğrafyası üzerine geniş bilgiler sunar. İşte Kâtip Çelebi’nin coğrafyaya yaptığı bazı katkılar:
- Cihannümâ: Bu eser, dünya coğrafyası ve tarihine dair kapsamlı ve detaylı bilgiler içerir. Eserde, o dönemde bilinen kıtalar, ülkeler, şehirler, dağlar, nehirler ve denizler hakkında bilgi verilir. Ayrıca, eserde yer alan haritalar ve coğrafî özellikler, o dönemdeki bilimsel coğrafya anlayışını yansıtır.
- Avrupa Coğrafyası: Kâtip Çelebi, Levâmiu’n-nûr fî zulümât-i Atlas Minûr adlı eserinde Avrupa coğrafyasına odaklanır ve Kuzey kutbundan başlayarak nehirler, dağlar ve şehirlerle birlikte Avrupa ülkelerini detaylı bir şekilde incelemiştir. Bu eser, Cihannümâ’nın Avrupa kısmı için önemli bir kaynak olarak kabul edilir.
- Yeni Coğrafî Keşifler: Kâtip Çelebi’nin coğrafya alanındaki çalışmaları, dönemindeki yeni coğrafî keşifler ve bilgilerin Osmanlı coğrafyacıları tarafından bilinmesini ve kullanılmasını sağlamıştır. Bu sayede, o dönemde coğrafya biliminin gelişimine katkıda bulunmuştur.
- Haritalar ve Atlaslar: Kâtip Çelebi’nin eserlerinde yer alan haritalar ve atlaslar, o dönemin coğrafya bilgisini ve harita yapım tekniklerini gösterir. Bu haritaların, döneminin özelliklerini ve coğrafî bilgilerini göstermesi açısından büyük bir öneme sahiptir.
Henüz Hiç Yorum Yapılmamış