Keçecizade İzzet Molla’nın Hayatı
İstanbul’un Samatya semtinde Canbaziye mahallesinde dünyaya gelen Keçecizâde İzzet Molla’nın gerçek adı Mehmed İzzet’tir. Konyalı bir ailenin ferdi olan İzzet Molla, I. Abdülhamid döneminin kazaskerlerinden Keçecizâde lakaplı Sâlih Efendi’nin oğlu ve Tanzimat döneminin önemli devlet adamlarından Fuad Paşa’nın babasıdır. Dedesi, Keçecizâde Mustafa Efendi, küçük yaşta Konya’dan İstanbul’a gelerek ilmiye mesleğine girmiş ve babası Sâlih Efendi de aynı yolu izlemiştir.
İzzet Molla’nın Devhatü’l-mehâmid fî tercemeti’l-vâlid adlı eserinde anlatıldığına göre, İstanbul’a yerleştikten sonra Pîrîzâde Mehmed Sâhib Efendi’ye bağlanan dedesi Mustafa Efendi, onun oğlu Osman Sâhib Efendi’ye ders vermiş ve Dâvud Paşa Camii imamının kızıyla evlenmiştir. Bu evlilikten Sâlih Efendi doğmuştur. Sâlih Efendi, açık sözlü bir kişilik nedeniyle düşmanlarını kızdırarak önce Konya’ya, sonra Gelibolu’ya sürgün edilmiştir. Çileli ve yokluk dolu bir yaşam süren Sâlih Efendi, ölümünden kısa bir süre önce Anadolu, sonra Rumeli kazaskerliği görevine atanmış, ancak kısa süre sonra vefat etmiştir. İzzet Molla, babasının ölümüne dair yazdığı bir beyitte, “Sâlih Efendi göçtü olsun cinâna dâhil” mısraını kullanmıştır.
Babasının vefatında sadece on üç yaşında olan İzzet Molla, eniştesi Meş‘alecizâde Esad Bey ve Kazasker Moralızâde Hâmid Efendi’nin himayesi altında büyümüş, zor şartlara rağmen medrese eğitimini tamamlamış ve müderris unvanını alarak ilmiye mesleğine giriş yapmıştır (1797). İçkiye ve eğlence düşkünlüğü nedeniyle bir süre sonra müderrislik görevinden uzaklaştırılan İzzet Molla, umutsuzluğa kapılarak intihara teşebbüs etmiş, ancak şans eseri hayatta kalmıştır.
İzzet Molla’nın hayata dönen yanı, Lugat yazarı Hançerî Bey sayesinde saray kethüdâsı Hâlet Efendi ile tanışması olmuştur. Bu tanışma sonrasında 1809 yılında Şeyhülislâm Sâlihzâde Esad Efendi’nin aracılığıyla Bursa müfettişliğine ve daha sonra rikâb-ı hümâyun kethüdâlığına atanmıştır. Hâlet Efendi ile kurduğu yakın dostluk sayesinde 1820’de Galata kadılığına getirilmiştir.
Ancak 1822’de Hâlet Efendi’nin görevinden azledilip öldürülmesinin ardından İzzet Molla, birçok kişi gibi saf değiştirip Hâlet Efendi’ye karşı çıkmamış, tam tersine onu överek ve düşmanlarını eleştirerek sadakatini göstermiştir. Bu tutumu nedeniyle 27 Şubat 1823’te resmi bir görev verilmeksizin Keşan’a sürgün edilmiştir.
Keçecizâde İzzet Molla’nın hayatı, İstanbul’dan sürgünlere kadar uzanan, eğitim ve ilmiye mesleğiyle başlayıp içki ve eğlence düşkünlüğüyle devam eden zorlu bir serüvendir. Tarihe damga vuran bu şahsiyet, döneminin önemli devlet adamlarıyla kurduğu ilişkiler ve sürgünlerle dolu yaşamıyla unutulmaz bir iz bırakmıştır.
Sürgündeyken İzzet Molla, 1824 yılında Sadrazam Galib Mehmed Paşa’ya sunduğu bir kaside ile affedilerek İstanbul’a geri dönmüştür. 1825’te Mekke kadısı pâyesini elde eden İzzet Molla, 1826’da İstanbul kadısı pâyesiyle Haremeyn müfettişliğine atanmıştır. Ertesi yıl ise yerel yönetimlerin harcamalarını denetlemek için halktan yapılan tahsilâtları kontrol etmekle görevlendirilmiştir.
Mayıs 1828’de, Mora isyanı nedeniyle Ruslara karşı savaş ilan edilip edilmemesi konusunda yapılan Meclis-i Umûmî’de alınan savaş kararına başta destek vermiş gibi görünse de, daha sonra savaşa karşı olduğunu belirten bir lâyiha sundu. Lâyihası kabul görmediği için ölüm cezasına çarptırılan İzzet Molla, Yâsincizâde Abdülvehhâb Efendi’nin aracılığıyla affedilerek 17 Kasım 1828’de Sivas’a sürgün edilmiştir.
Sivas’ta dokuz ay süren sürgünden sonra henüz 43 yaşında vefat eden İzzet Molla’nın zehirlendiği ya da başka bir şekilde öldürüldüğü iddiaları, Hazân-ı Âsâr adlı divanında ölüm korkusunu dile getiren bazı beyitler dışında somut bir dayanağa sahip değildir. İzzet Molla’nın muhalif olduğu Rus savaşı, ölümünden kısa süre önce yenilgiyle son bulmuş ve bu sebeple haklı bulunarak affedilmiştir. Ancak, bu konudaki ferman, ölümünden sonra Sivas’a ulaşabilmiştir.
İzzet Molla’nın naaşı öncelikle Sivas’ta Garipler Mezarlığı’na defnedilmiş, 1919 yılında kemikleri İstanbul’a getirilerek Canbaziye mahallesinde Mustafa Ağa Mescidi’nin avlusunda babasının yanına konulmuştur. İzzet Molla’nın ölümü üzerine Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi, Vak’anüvis Ahmed Lutfi Efendi ve Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey çeşitli tarihler düşürmüşlerdir.
Çağdaşları tarafından keskin zekâlı olarak kabul edilen İzzet Molla, Mihnet-keşân adlı eserinde kendisini uzun boylu, seyrek sakallı ve eşsiz bir kişi olarak tanımlamış, başka manzumelerinde de iri yarı olduğundan bahsetmiştir. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın torunlarından İsmâil Mekkî Bey’in kızı Hibetullah Hanım ile evlenen İzzet Molla’nın bu evlilikten Fuad (Paşa), Reşad, Murad ve Sedad adında dört çocuğu dünyaya gelmiştir.
İzzet Molla’nın hayatı, sıradışı bir zekâya sahip olduğu kabul edilen, dönemin önemli devlet adamlarıyla ilişkiler kuran ve sürgünlerle dolu yaşamıyla tarihe damga vurmuştur. Savaş kararlarına ve politikalara muhalefet etmekten çekinmeyen İzzet Molla, bu nedenle zaman zaman sürgün ve ölümle yüzleşmiştir. Ancak sonunda haklı bulunarak affedilmiş ve itibarı iade edilmiştir.
Ölümünden sonra İzzet Molla’nın anısına düşürülen tarihler ve yazılan şiirler, onun döneminde yaşayanlar için büyük bir ilham kaynağı olduğunu göstermektedir. Zorlu yaşamı ve sürgünlerle dolu kaderi, İzzet Molla’nın unutulmaz bir iz bırakmasını sağlamıştır.
Keçecizade İzzet Molla’nın Edebi Kişiliği
- Fuad Köprülü tarafından “klasik nazmın son üstadı” olarak nitelendirilir.
- Derviş ruhlu, olgun ve nüktedan bir şairdir.
- Şiirlerinde yerel renkler ve unsurlar ön plandadır.
- Şiirlerinde Mevlevîlik ve nazîrecilik geleneği önemli bir ilham kaynağıdır.
- Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve Şems-i Tebrîzî’ye büyük hayranlık duyar ve Mevlevî tarikatına katılmıştır.
- Şeyh Galib, Nef‘î, Nâbî, Seyyid Vehbî ve Nedîm gibi divan şiirinin klasik şairlerinden etkilenmiştir.
- Şeyh Galib’e özellikle bağlıdır ve onun eserlerini tahmis etmiştir.
- Kasidelerinde Nef‘î yolunu takip etmiş ancak onun kadar başarılı olamamıştır.
- İran şairlerinden Nizâmî-i Gencevî, Unsurî, Şevket ve Bîdil’i beğenir.
- İzzet Molla’nın asıl başarısı gazellerinde görülür; kafiye ve mazmunların orijinalliği, dilin sadeliği ve sanat gösterme endişesinden uzak kalmasıyla dikkat çeker.
- Gençlik dönemi şiirlerinde şen şakrak hava, olgunluk dönemi şiirlerinde ise yaşadığı hayattan gelen kötümser ruh hali ve karamsarlık hâkimdir.
- Eski geleneğin bütün imkânlarını kullanan İzzet Molla, şahsî bir şiir kabul edilmemektedir.
- yüzyılda Nedîm’le başlayan mahallîleşme akımına katılmış ancak onun kadar başarılı olamamıştır.
- Hikemî tarza kayan gazellerinde, atasözü mahiyetinde beyitler bulunmaktadır.
- Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması dolayısıyla söylediği meşhur beyitleri vardır.
- Kendisinden sonra gelen şairler arasında, özellikle Ziyâ Paşa üzerinde etkili olmuştur ve onun şiirlerinin başlangıcını teşkil eder.
- İzzet Molla’nın başka bir yönü de devlet adamlığıdır; Osmanlı Devleti’nin gelir-gider durumu ve içtimaî-idarî bozuklukları ele alıp tenkit etmiştir.
- İzzet Molla’nın 1828 Osmanlı-Rus savaşına karşı çıkması ve savaşın sonuçlarının da onun fikirlerini doğrulaması, ileri görüşlülüğünün bir göstergesidir.
Keçecizade İzzet Molla’nın Manzum Eserleri
Keçecizade İzzet Molla – Dîvân-ı Bahâr-ı Efkâr
- İzzet Molla’nın gençlik yıllarına ait şiirlerinin yer aldığı divandır.
- Keşan sürgününden iki yıl sonra, Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey’in teşvikiyle tertip edilmiştir.
- Eser, Mevlânâ’ya ithaf edilmiştir.
- Kasâid, tevârîh, tahmîs ve gazeliyyât başlığı altında dört bölümden oluşur.
Keçecizade İzzet Molla – Dîvân-ı Hazân-ı Âsâr:
- Şairin Sivas sürgünü sırasında yazdığı şiirlerini topladığı divandır.
- Elli üç sayfalık küçük bir eserdir.
- Nakşibendî tarikatının kurucusu Bahâeddin Nakşibend’e ithaf edilmiştir.
- İzzet Molla’nın ölümünden on iki yıl sonra yayımlanmıştır.
- Divanda devrin padişahı için yazılmış iki kaside, üç mesnevi, dönemin bazı olayları dolayısıyla düşürülmüş otuz beş tarih, kırk üç gazelle müteferrik tahmîs, şarkı, müseddes ve kıtalar bulunmaktadır.
Keçecizade İzzet Molla – Gülşen-i Aşk
- Şeyh Galib’in ünlü mesnevisi Hüsn ü Aşk’a nazîre olarak yazılmıştır.
- İlahî aşkın anlatıldığı bu manzum hikâyede sembolik isimler kullanılmıştır.
- İzzet Molla, eserde kendisine de yer vermiştir.
- “Feilâtün mefâilün feilün” kalıbıyla yazılmıştır.
- 290 beyitlik küçük bir mesnevidir ve bir tardiyye ile tarih kıtası dışında kaleme alınmıştır.
- Tasavvufî gayeye varmak için yaşanılan meşakkatli maceralar, tardiyyesi, sembolik kişi ve mekânlar kullanılmıştır.
- İzzet Molla, Gülşen-i Aşk’ı yirmi yedi yaşındayken yazmıştır.
- Şairin ölümünden sonra, ilki taş basması olmak üzere iki defa basılmıştır.
Keçecizade İzzet Molla’nın Gülşen-i Aşk Mesnevisinin Olay Örgüsü
Gülşen-i Aşk, Keçecizade İzzet Molla’nın kaleme aldığı bir mesnevidir. Bu eserde ilahi aşk teması işlenir ve sembolik isimlerle anlatılır. Şeyh Galib’in ünlü Hüsn ü Aşk mesnevisine nazire olarak yazıldığı düşünülen Gülşen-i Aşk, tasavvufi bir hikaye içerir.
Eserde, aşkın gücü ve kahramanların bu güç karşısında yaşadıkları maceralar anlatılır. İzzet Molla, eserde kendisine de yer verir ve bu sayede mesnevinin hem içeriğinde hem de anlatıcısı olarak yer alır. Gülşen-i Aşk’ta, kahramanların ilahi aşka ulaşmak için yaşadıkları meşakkatli yolculuk ve maceralar betimlenir. Bu süreçte, sembolik kişi ve mekanlar önemli bir yer tutar. İlahi aşkın gücünü ve kahramanların bu aşka ulaşmak için yaşadıkları maceraları anlatır. Semâ, Ruh, Nefes ve Şevk isimli dört sembolik karakterin ilahi aşka ulaşma yolculuğunu konu edinir.
Hikaye boyunca, bu dört karakter ilahi aşka ulaşmak için zorlu bir yolculuğa çıkar. Bu süreçte, aşkın gücünü anlamaya çalışırken pek çok engelle karşılaşır ve farklı deneyimler yaşarlar. Bu deneyimler sayesinde kendi iç dünyalarını ve aşkın gücünü daha iyi kavrarlar.
Yolculuklarının sonunda, kahramanlar ilahi aşkın sırlarını keşfeder ve bu aşkın gücüyle dönüşürler. Bu süreçte, İzzet Molla da hikayeye dahil olarak, kahramanların iç dünyalarına ve yaşadıkları deneyimlere tanıklık eder.
Gülşen-i Aşk tasavvufi hikayesi, dört sembolik karakterin ilahi aşka ulaşmak için çıktıkları zorlu yolculuğu, karşılaştıkları engelleri ve bu süreçte yaşadıkları içsel dönüşümü anlatır.
Keçecizade İzzet Molla – Mihnet-keşân
- Mihnet-Keşan adı, “Mihnet” kelimesinin zorluk ve sıkıntı anlamına gelmesinden ve Keşan şehrinin şairin sürgün yaşadığı yer olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu ad, İzzet Molla’nın Keşan’da yaşadığı zorluk ve sıkıntıları ifade etmektedir.
- Sosyal hiciv türünde bir mesnevidir.
- İzzet Molla’nın Keşan’a sürgüne gönderilişini, orada çektiği sıkıntıları ve İstanbul’a geri dönüşünü anlatır.
- “Feûlün feûlün feûlün feûl” kalıbıyla yazılmıştır.
- Sadece sürgün sürecini anlatmakla kalmayıp, uğradığı yerler, karşılaştığı ilginç tipler ve zengin folklor malzemesi de eserde yer alır.
- Ahmed Hamdi Tanpınar, eseri bir örf romanı olarak değerlendirir ve İzzet Molla’nın kendisini arabanın aynasından seyretmesini psikolojik bir gözlem olarak yorumlar.
- Kaside, gazel, tahmîs, tarih kıtaları ve rubâî gibi değişik nazım şekillerine yer verilmiştir.
- Mizahî anlatımdan da faydalanılmıştır.
- Keşan’da dağınık bir halde kaleme alınmış ve 1824 yılında Âtıfzâde Hüsâmeddin Efendi tarafından düzenlenmiştir.
- İzzet Molla’nın diğer eserleri gibi, bu eser de şairin ölümünden sonra yayımlanabilmiştir.
Keçecizade İzzet Molla’nın Mensur Eserleri
Keçecizade İzzet Molla – Devhatü’l-mehâmid fî tercemeti’l-vâlid
- 1811 yılında kaleme alınmıştır.
- İzzet Molla’nın babasının hayat hikâyesini anlatır.
- Tarihî bir belge niteliği taşır.
- Ailesinin şeceresi, dedesinin Konya’dan İstanbul’a gelişi ve babasının tayin edildiği görevler hakkında bilgiler içerir.
- Klasik nesrin bütün özelliklerini taşır.
- İzzet Molla’nın nüktedanlığını gösteren satırlar da eserde bulunur.
- Eser yayımlanmıştır.
Keçecizade İzzet Molla – Şerh-i Elgāz-ı Râgıb Paşa
- Koca Râgıb Paşa’nın “ع” harfi üzerine söylemiş olduğu 147 lugaz ve bilmeceyi kısaca şerh eden bir eserdir.
- On varaklık (sayfalık) bir eserdir.
- Dilinin seçkin ve özenli olduğu görülür.
- Eser, daha çok Arap asıllı Türk alfabesi üzerinde yapılan söz oyunlarına dayanmaktadır.
- Eserin tek nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kayıtlıdır.
Keçecizade İzzet Molla – Lâyihalar
- İki önemli lâyiha bulunmaktadır ve her ikisi de doğrudan devlet yönetimiyle ilgilidir.
- İlk lâyiha, II. Mahmud’un isteği üzerine kaleme alınmıştır ve eyalet defterlerinin tevzii müfettişliğine tayin edilmesi nedeniyle Osmanlı eyaletlerinin gelir gider işleriyle ilgili görüşlerini içerir.
- İlk lâyiha, on iki bölümden oluşur ve Meclis-i Şûrâ’nın tertibi, devlet hizmetinde bulunanlara aylık verilmesi, götürü usulü vergilendirme, ticarette narh uygulama, sefere çıkarken alınan mühimmatın düzenlenmesi, madenlerin ihracı, ticaretin teşviki, tasarruf tedbirlerinin uygulanması, vezirlerin gelirleriyle ilmiye sınıfının tanzimi ve tedrisatın düzenlenmesi konularında ileri sürülen fikirler yer almaktadır.
- İlk lâyihanın nüshaları Türk Tarih Kurumu ve İstanbul Üniversitesi kütüphanelerinde bulunmaktadır.
- İkinci lâyiha, 1828 yılında Rusya’ya savaş ilânı aleyhinde hazırlanmıştır.
- İkinci lâyiha, İzzet Molla’nın Osmanlı Devleti’nin Batı karşısındaki durumu ve o dönemde savaşa girmenin sakıncalarını anlattığı bir metindir.
- İkinci lâyiha, İzzet Molla’nın Sivas’a sürülmesine sebep olmuştur.
- İkinci lâyiha, Âkif ve Mehmed Said Pertev paşaların reddiyeleri ve Tayyarzâde Ahmed Atâ Bey’in mütalaalarıyla birlikte Atâ Bey tarafından yayımlanmıştır.
Keçecizade İzzet Molla’nın Edebi Kişiliği ve Özellikleri
- İzzet Molla’nın üslubu, sadelik ve anlaşılırlık açısından dikkate değerdir. Dönemindeki diğer şairlerden farklı olarak, karmaşık ve süslü ifadelerden kaçınarak daha basit ve doğal bir dil kullanır.
- Şairin lirik şiirlerinde güçlü bir duygusallık ve içtenlik görülür. Aşk, özlem, sevgi ve hüzün gibi temaları sıkça işler.
- İzzet Molla, hiciv türünde de başarılı eserler vermiştir. Toplumsal ve siyasi olaylara karşı eleştirel bir tavır sergileyen şair, dönemindeki aksaklıklar ve adaletsizlikler üzerine hicivler kaleme almıştır.
- Şairin eserlerinde tasavvufi düşüncelere de rastlanır. Tasavvufî aşkı ve manevi değerleri işleyen eserlerinde, özellikle Gülşen-i Aşk adlı mesnevisinde bu yönüyle dikkat çeker.
- İzzet Molla, nazım biçimleri açısından oldukça zengin bir edebi miras bırakmıştır. Divan şiiri geleneğine uygun olarak kaside, gazel, mesnevi, rubai, tarih kıtaları ve tahmîs gibi çeşitli nazım biçimlerinde eserler vermiştir.
- İzzet Molla’nın eserlerinde, özellikle Mihnet-keşân mesnevisinde, yaşadığı dönemin sosyal ve kültürel hayatına dair gerçekçi betimlemeler yapmasıyla ön plana çıkar. Bu yönüyle döneminin örf romanı niteliğinde eserler kaleme almıştır.
- Şairin eserlerinde zaman zaman mizahi anlatım da göze çarpar. Özellikle hiciv ve sosyal eleştiri içeren eserlerinde mizahi unsurlara yer vererek, okuyucunun dikkatini çeker ve mesajını etkili bir şekilde iletmeyi başarır.
- İzzet Molla, devlet yönetimi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu durum hakkında düşüncelerini lâyihalarında ifade etmiştir. Bu lâyihalar, döneminin sosyal ve siyasi meselelerine dair önemli bilgiler sunar.
Keçecizade İzzet Molla’nın Mihnet-keşân Eserinin Olay Örgüsü
Mihnet-keşân, Keçecizade İzzet Molla’nın kendi sürgün hikâyesini anlattığı sosyal hiciv türündeki bir mesnevidir. Eserde, İzzet Molla’nın Keşan’a sürgün edilişi, orada yaşadığı zorluklar ve İstanbul’a dönüşü anlatılır.
Olay örgüsü şu şekildedir:
- Sürgün kararı: İzzet Molla, devlet hizmetindeki başarılı kariyerine rağmen, bazı entrikalar ve iftiralar neticesinde Keşan’a sürgün edilir. Sürgün kararını öğrenen şair, ailesi ve arkadaşlarıyla vedalaşarak yola çıkar.
- Yolculuk: İzzet Molla, sürgün yolculuğu sırasında çeşitli yerlere uğrar ve bu yerlerde yaşadığı deneyimleri eserinde anlatır. Yolculuk boyunca karşılaştığı ilginç karakterler ve zengin folklor malzemesiyle eser, dönemin sosyal ve kültürel yaşamına dair önemli ipuçları sunar.
- Keşan’daki yaşam: İzzet Molla, sürgünde geçirdiği bir yıl boyunca Keşan’da çeşitli zorluklarla mücadele eder. Bu dönemde, şairin gözlemlediği yerel yaşam, insan tipleri ve olaylar eserde detaylı bir şekilde anlatılır.
- Affedilme ve İstanbul’a dönüş: İzzet Molla’nın sürgün hayatı, Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey’in girişimleri ve İstanbul’daki dostlarının desteği sayesinde son bulur. Affedilen şair, İstanbul’a dönmek üzere Keşan’dan ayrılır.
- İstanbul’a dönüş ve hayata kaldığı yerden devam: İstanbul’a dönen İzzet Molla, yaşadığı sürgün tecrübesini arkasında bırakarak hayata kaldığı yerden devam eder. Bu süreçte, şairin yaşamındaki yeni başlangıçlar ve edebi kariyerindeki gelişmeler de eserde yer alır.
Mihnet-keşân, İzzet Molla’nın yaşadığı sürgün macerasını gerçekçi ve mizahi bir anlatımla aktaran önemli bir edebi eserdir. Şairin yaşadığı döneme dair sosyal ve kültürel gözlemler, eserde zaman zaman mizahî anlatımdan da faydalanılarak sunulmuştur.
Keçecizade İzzet Molla’nın Gazelleri
Keçecizade İzzet Molla, klasik Osmanlı şiir geleneğinin önemli temsilcilerinden biri olarak bilinir ve gazel türünde de başarılı eserler kaleme almıştır. Gazeller, genellikle aşk, ayrılık, özlem ve dünya zevkleri gibi konuları işleyen ve kısa, lirik yapıya sahip olan şiirlerdir. İzzet Molla’nın gazelleri, dilin sadeliği, yaratıcı imgeler ve zarif anlatımı ile dikkat çeker.
İzzet Molla’nın gazelleri, özellikle onun iki divanında yer almaktadır: Dîvân-ı Bahâr-ı Efkâr ve Dîvân-ı Hazân-ı Âsâr. Bu divanlarda şairin gençlik yıllarına ait şiirler ve sürgün döneminde yazdığı gazeller bulunmaktadır. İzzet Molla’nın gazelleri, dönemindeki üslup ve tema anlayışına uygun olarak kaleme alınmış olup, güçlü bir lirizm ve duygu yoğunluğuyla öne çıkar.
İzzet Molla’nın gazellerinde, hem aşkın hazzı ve coşkusu hem de aşk acısının kederi ve hüznü işlenir. Gazellerinde zaman zaman ince nükteler ve mizah öğeleri de bulunur. Şairin gazellerindeki dil ve üslup becerisi, onun klasik Osmanlı şiir geleneğindeki ustalığını ve edebi değerini gösterir.
Keçecizade İzzet Molla Neden Sürgün Edilmiştir?
Keçecizade İzzet Molla, başarılı bir devlet adamı ve şair olmasına rağmen, dönemindeki siyasi entrikalar ve iftiralar nedeniyle sürgün edilmiştir. İzzet Molla’nın sürgün edilmesinde, onun doğrudan doğruya devlet yönetimiyle ilgili düşüncelerini içeren lâyihasının etkisi olduğu düşünülmektedir.
İzzet Molla’nın II. Mahmud‘a sunmuş olduğu bir lâyiha, padişah tarafından hoş karşılanmış ve takdir edilmişti. Ancak şairin bir başka lâyihası, devletin içinde bulunduğu durum ve dış politikada izlenmesi gereken stratejiler hakkındaki önerileri nedeniyle bazı devlet adamlarının tepkisini çekmiştir. Bu lâyiha, 1828 yılında Rusya’ya savaş ilanı aleyhinde hazırlanmıştı ve İzzet Molla, Osmanlı Devleti’nin o dönemdeki şartlar altında savaşa girmenin sakıncalarını anlatmaktaydı.
İzzet Molla’nın bu lâyihası ve düşünceleri, dönemin bazı devlet adamları tarafından hoşgörüyle karşılanmamış ve şairin hedefi haline gelmesine neden olmuştur. İzzet Molla, bu durumun sonucunda, devletin çıkarlarına zarar verdiği düşünülerek sürgün cezasına çarptırılmıştır. İlk sürgünü Keşan’a olan İzzet Molla, daha sonra Sivas’a sürgün edilmiştir.
Henüz Hiç Yorum Yapılmamış