Hacı Bayrâm-ı Velî Hayatı
- Bayramiyye Tarikatı: Anadolu topraklarında doğup büyüyen bir Türk mutasavvıfı tarafından kurulan ilk tarikat.
- Hacı Bayrâm-ı Velî: yüzyılın ilk yarısında Orhan Gazi döneminde Ankara’da doğduğu düşünülen Bayramiyye Tarikatı’nın piri.
- Kaynaklar ve Eserler: Bursalı Mehmed Tâhir’in risâlesi b. Mehmet Ali Ayni’nin kitabı c. Fuat Bayramoğlu’nun eseri
- Bilinmeyenler: Hacı Bayrâm-ı Velî’nin doğum tarihi, adı, ailesi ve hayatının diğer safhaları hakkında bilgi yoktur.
- Abdülkādir b. Yûsuf el-İsfahânî’nin vakfiyesi: 832 (1428-29) tarihli vakfiyede Hacı Bayram’ın adının geçtiği kaynak.
- Mübârek Galib’in açıklaması: Hacı Bayram’ın babasının ve dedesinin adını tesbit açısından önemli olan vakfiyenin yandığını söylemektedir.
- Ramazan 831 (Haziran 1428) tarihli vakfiye: Hacı Bayram’ın adının geçtiği ve ölümünden iki yıl önce Ankara’da kurulan vakıflara şahitlik ettiğine dair belge.
- Hacı Bayram’ın manevi nüfuzu: Yukarıdaki ifadelerden, Hacı Bayram’ın künyesi ve daha hayatta iken çok büyük mânevî nüfuza sahip olduğu öğrenilmektedir.
- Hacı Bayram-ı Velî’nin Doğum Tarihi:
- Mehmed Ali Ayni’nin tahmini: 753 (1352)
- Fuat Bayramoğlu’nun tahmini: 740 (1339-40)
- Abdurrahman el-Askerî’nin belirttiği yaş: 90’dan fazla
- Hacı Bayram-ı Velî’nin Ailesi:
- Babası: Koyunluca Ahmed
- Kardeşleri: Safiyyüddin ve Abdal Murad
- Hacı Bayram-ı Velî’nin Hayatı ve Eğitimi:
- Doğum yeri: Ankara, Solfasol (Zülfazl) köyü
- İlimler tahsili: Aklî ve şer’î ilimler
- Müderrislik: Ankara’da Kara Medrese
- Somuncu Baba’ya İntisap:
- Lâmiî Çelebi ve Mecdî’nin kayıtları
- Medrese’den ayrılıp tasavvuf yoluna intisap
- Bâtın erbabının hallerini tercih etme
- Hacı Bayram-ı Velî’nin Ölüm Tarihi:
- Mecdî’nin belirttiği tarih: 833
- Hacı Bayram-ı Velî ve Müritleri:
- Yedi mürit: Ömer Dede, Akbıyık, Baba Nahhâs, İnce Bedreddin, Kızılca Bedreddin, Selâhaddîn-i Bolevî, Muslihuddin Halife
- Hacı Bayram-ı Velî Hakkında Kaynaklar:
- XV ve XVI. yüzyıl kaynakları
- Vilâyetnâme-i Sultan Şücâüddin, Menâkıb-ı Burhâneddin Eğridirî, Menâkıb-ı Akşemseddin
- Abdurrahman el-Askerî’nin Mir’âtü’l-ışk adlı eseri
- Hacı Bayram-ı Velî Hakkında Çalışmalar:
- Bursalı Mehmed Tâhir, Mehmed Ali Ayni ve Fuat Bayramoğlu’nun çalışmaları
- Sarı Abdullah Efendi’nin Semerâtü’l-fuâd ve İsmâil Hakkı Bursevî’nin Silsile-i Celvetiyye adlı kitapları
- Yeni bulunan Abdurrahman el-Askerî’nin Mir’âtü’l-ışk eseri ve diğer kaynaklardan elde edilen bilgiler
- Hacı Bayram-ı Velî’nin Kabri ve Ziyaretgâhı:
- Vefat yeri: Ankara
- Kabrinin ziyaretgâh haline gelmesi ve duaların kabul edildiğine inanılması
- Hacı Bayram-ı Velî’nin Somuncu Baba’ya İntisab Süreci:
- Şeyh Şücâüddin Karamânî’nin görevi
- Hacı Bayram’ın Şeyh Hamîd’in (Somuncu Baba) davetini kabul etmesi
- Ankara’dan Kayseri’ye gitme ve tasavvuf yoluna intisap etme
- Hacı Bayram-ı Velî’nin İlim ve Tasavvuf Dünyasındaki Etkisi:
- Sohbetinin bereketi ve çok sayıda kişinin yüce mertebelere ulaşması
- Halifesi olan müritlerinin ve Akşemseddin gibi önemli şahsiyetlerin hayatına etkisi
- Hacı Bayram-ı Velî Hakkındaki Tartışmalar ve Görüşler:
- Doğum tarihi ve yaşam süresi hakkındaki farklı görüşler
- Mecdî, Lâmiî ve Taşköprizâde’nin anlatımlarındaki kabul edilen olayların doğruluğu
- Hacı Bayram’ın müderrislikten ayrılıp tasavvuf yoluna intisap etme kararı ve süreci
- Hacı Bayram-ı Velî’nin Menkıbeleri ve Mirası:
- Vilâyetnâme-i Sultan Şücâüddin, Menâkıb-ı Burhâneddin Eğridirî ve Menâkıb-ı Akşemseddin gibi eserlerde anlatılan menkıbeler
- Hacı Bayram-ı Velî’nin dini ve tasavvufî mirasının kuşaktan kuşağa aktarılması ve onun adının yaşatılması
- Hacı Bayram-ı Velî’nin Türkiye’deki Kültürel Etkisi:
- Ankara’daki Hacı Bayram Camii ve Türbesi
- Hacı Bayram-ı Velî’nin adının verildiği mekânlar, etkinlikler ve organizasyonlar
- Hacı Bayram-ı Velî’nin Türkiye’deki tasavvuf geleneğine ve kültürel mirasa katkısı
Hacı Bayram-ı Velî, Türk tasavvuf dünyasında önemli bir şahsiyet olup, çocukluk ve gençlik dönemi hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Osmanlı kaynaklarında müderris olduğu belirtilen Hacı Bayram-ı Velî, Yıldırım Bayezid döneminde önemli bir diyalog yaşamıştır. Yıldırım Bayezid’in İsfendiyaroğulları üzerine düzenlediği seferde Bizans İmparatoru II. Manuel Palaiologos, Ankara’da bir Türk müderrisinin evinde misafir kalmış ve ev sahibiyle dinî tartışmalar gerçekleştirmiştir.
Bu tartışmalar, İmparator Manuel tarafından kardeşi Mora despotu Theodor Palaiologos’a gönderilmiş ve 1391 yılında gerçekleştiği düşünülmektedir. Fuat Bayramoğlu, bu müderrisin Hacı Bayram-ı Velî olduğunu ileri sürer. Ancak, Yunanca kaynaklarda müderrisin padişahı eleştirdiği için görevinden uzaklaştırıldığı belirtilirken, Mecdî Hacı Bayram’ın Hamîd-i Velî’ye intisap ettiğini yazar. Bayramoğlu, bu iki rivayet arasındaki farkı göz ardı ederek müderrisin Hacı Bayram olduğunu savunur.
Abdurrahman el-Askerî’nin Mir’âtü’l-ışk adlı eserinde, Hacı Bayram-ı Velî’nin müderrisliği ve Hamîd-i Velî’ye intisabı hakkında orijinal bilgiler yer almaktadır. Pîr Ali Aksarâyî, Hacı Bayram-ı Velî’nin zâhirî anlamda müderris olmadığını, aşk medresesinin müderrisi olduğunu ifade eder. Bu dönemi inceleyen eserlerde Ankara’da Karamedrese adında bir medrese bulunmadığı belirtilmektedir ve eğer böyle bir medrese olsa bile, Hacı Bayram’ın burada müderrislik yaptığı kanıtlanamamıştır. Bu nedenle, Pîr Ali Aksarâyî’nin verdiği bilgiye itibar edilmelidir.
Hacı Bayram-ı Velî’nin müderrislik dönemi ve Hamîd-i Velî’ye intisap süreci hakkında farklı görüşler ve rivayetler bulunmaktadır. Bu döneme dair kesin bilgilere ulaşmak zor olsa da, Hacı Bayram-ı Velî’nin önemli bir tasavvuf şahsiyeti olduğu ve döneminin önemli olaylarında yer aldığı bilinmektedir.
XVII. yüzyıl müellifi ve Bayramî-Melâmî tarikatına mensup Sarı Abdullah Efendi, Hacı Bayram’ın müderris olduğunu ve Yıldırım Bayezid’e kapıcıbaşı olarak hizmet ettiğine dair bir rivayeti kaydetmektedir. Abdurrahman el-Askerî’nin Mir’âtü’l-ışk adlı eseri, Hacı Bayram’ın kapıcıbaşılığı ve Somuncu Baba’ya intisabıyla ilgili önemli bilgiler içermektedir.
Askerî, Hacı Bayram’ın gerçek adının Nûman olduğunu ve Yıldırım Bayezid’in kapıcıbaşısı olarak görev yaptığını belirtir. Anadolu’ya gelen Timur, Yıldırım’ı esir alırken, Somuncu Baba Bursa’dan ayrılıp Adana’da Ceyhan Nehri kenarındaki Sis Kalesi yakınındaki bir köyde Nebî Sûfî adında bir alemdarın evinde kalmıştır. Hacı Bayram, Somuncu Baba’nın yerini öğrenmek için saraydaki görevinden ayrılıp, tüccar kılığına girerek Adana’ya gitmiştir.
Adana’ya ulaşan Hacı Bayram, Somuncu Baba’nın yerini bir dostundan öğrenir ve onunla buluşup elini öper. Somuncu Baba, Anadolu’nun durumunu sorar ve Hacı Bayram, Yıldırım’ın öldüğünü bildirir. Hacı Bayram, Somuncu Baba’ya hizmet etmek istediğini söyleyince, Somuncu Baba ona dervişliğe hazırlanması gerektiğini hatırlatır. Hacı Bayram, Somuncu Baba’nın emrine boyun eğer.
Somuncu Baba, Hacı Bayram’ın yanındaki kişilerin kim olduğunu sorar ve Hacı Bayram, kulları ve arkadaşları olduğunu belirtir. Somuncu Baba, onun Adana’ya gitmesini ve yanındakileri memnun ederek geri göndermesini, derviş kıyafeti giymesini tavsiye eder. Bir süre sonra, Hacı Bayram’a “Hacı Bayram” adını verir. Ardından Somuncu Baba, Hacı Bayram ile birlikte önce Şam’a, sonra Hicaz’a gider. Hac dönüşünde Adana’ya uğrayarak Nebî Sûfî’yi de yanlarına alarak Aksaray’a gelirler. Bir yıl sonra Hacı Bayram, Ankara’ya gönderilir.
Yıldırım Bayezid’in ölüm tarihi olan 13 Şaban 805’ten (8 Mart 1403) yaklaşık üç buçuk ay sonra (Haziran 1403) Hacı Bayram, altmış yaşlarında Somuncu Baba’ya intisap etmiştir. Bu durum, Hacı Bayram’ın Somuncu Baba’nın vefatının ardından Ankara’ya geldiği ve şeyhinin yanından hiç ayrılmadığı şeklindeki görüşleri çürütmektedir.
Fetret döneminde Ankara’ya dönen Hacı Bayram, o dönemde kaynaklarda fazla bilgi bulunmayan faaliyetlerde bulunmuştur. Ancak, Somuncu Baba’nın “Ekin ek, burçak ek” tavsiyesiyle çiftçilikle uğraşmıştır. Bu dönemde Hacı Bayram’ın mânevî şahsiyeti insanları etkilemeye başlamış ve derviş grupları oluşmaya başlamıştır.
- Murad döneminde Hacı Bayram’ın etkisi artmış ve devleti rahatsız edecek boyutlara ulaşmıştır. XVII. yüzyıl müellifi Sarı Abdullah Efendi, Hacı Bayram’ın halkı dalâlete sevkettiği ve saltanat davasına kalkışma ihtimali olduğu gerekçesiyle padişaha şikâyet edildiğini belirtir. Hacı Bayram’ın, Şeyh Bedreddin Simâvî ile birlikte halvete giren Somuncu Baba’nın halifesi olması, bu şikâyetin asıl sebebi olabilir.
Hacı Bayram, II. Murad tarafından Edirne’ye çağrılmıştır. Bu olayın tarihi bilinmemekle birlikte, bir saray çavuşunun Hacı Bayram’ı Edirne’ye götürmesi için görevlendirildiği kaydedilir. Hacı Bayram, çavuşu karşılamak için atına binerek onunla buluşur ve kendisinin aranan kişi olduğunu söyler. Çavuş, Hacı Bayram’ın yüzündeki “nûr-ı Muhammedî”yi görünce hatasını anlar ve özür diler. Hacı Bayram, çavuşla birlikte Edirne’ye gitmekteyken, Gelibolu’da Muhammediyye müellifi Yazıcızâde Mehmed kendisine intisap eder.
Hacı Bayram-ı Velî, Anadolu’nun manevî yapısının şekillenmesinde büyük katkıları olan önemli bir dini şahsiyettir. Sarı Abdullah Efendi’nin kayıtlarına göre, II. Murad döneminde devletin merkezi olan Edirne’ye çağrılır ve orada II. Murad’la görüşür. Padişah, Hacı Bayram hakkındaki dedikoduların asılsız olduğunu fark eder, özür diler ve ondan Eskicami’de vaaz vermesini rica eder. Hacı Bayram’ın Edirne’ye gitmesi ve devletle ilişkileri hakkında fazla bilgi bulunmamakla birlikte, Bayramî dervişlerinin vergiden muaf tutulması tarikatın faaliyetlerini daha güven içinde sürdürdüğüne işaret etmektedir.
Ankara ve çevresinde büyük bir yaygınlık kazanan Bayramiyye tarikatı, II. Murad’ın Hacı Bayram’a kaç müridi olduğunu sormasıyla ilgili meşhur menkıbe sayesinde, tarikatın bu dönemdeki yaygınlık derecesi hakkında fikir vermektedir. Hacı Bayram, Orhan Gazi, I. Murad, Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed ve II. Murad devirlerini yaşamış ve kurduğu Bayramîlik tarikatıyla büyük etki yaratmıştır.
Hacı Bayram, Ankara’da vefat etti ve vefatından birkaç yıl önce yaptırılan ve kendi adıyla anılan caminin yanına defnedildi. Kabrinin üzerine daha sonra inşa edilen türbe Ankara’nın en önemli ziyaretgâhı haline geldi. Hacı Bayram’ın evliliği ve çocukları hakkında eski kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Ancak, daha sonraki kaynaklardan ve şecerelerden Hacı Bayram’ın beş erkek ve üç kız çocuğu olduğu anlaşılmaktadır. Bu çocuklar arasında Ahmed Baba, Edhem Baba, Baba Sultan, İbrahim ve Ali bulunmaktadır.
Hacı Bayram-ı Velî’nin hayatı ve etkileri, Anadolu’nun manevi tarihinde önemli bir yere sahiptir. Onun sayesinde Bayramiyye tarikatı, devrinde ve sonrasında büyük bir etki yaratmış ve manevi yaşamın şekillenmesinde katkıda bulunmuştur.
Hacı Bayrâm-ı Velî, tarikat silsilesiyle Somuncu Baba, Ali Erdebîlî ve Sadreddîn-i Erdebîlî üzerinden Safeviyye tarikatının piri Safiyyüddîn-i Erdebîlî’ye bağlantılıdır. İlk kaynaklarda onun halife tayin ettiği bilgilerine rastlanmazken, Akşemseddin’in menâkıbını yazan Enîsî, Hacı Bayram’ın Akşemseddin’e kısa sürede hilafet verdiğini belirtir. Buna karşın, Sarı Abdullah Efendi, Hacı Bayram’ın hayatında hiç kimseye hilafet vermediğini ve vefatından sonra altı kişinin (İnce Bedreddin, Kızılca Bedreddin, Uzun Selâhaddin, Akbıyık, Akşemseddin, Ömer Dede Bursevî) ortaya çıktığını ifade eder. Sarı Abdullah Efendi’nin “nefer” ifadesini kullanması önemlidir, çünkü Bayramî-Melâmî geleneğinde hilafet verme âdeti yoktur.
Eşrefoğlu Rûmî ile Hacı Bayram arasındaki ilişki önemli bir konudur. Eşrefoğlu’nun Hacı Bayram’a intisap ettiği ve Hacı Bayram’ın kızı Hayrünnisâ’yı onunla evlendirerek onu İznik’e halife olarak gönderdiği şeklindeki bilgiler, sadece Abdullah b. Veliyyüddin’in Menâkıb-ı Eşrefzâde’sine dayanmaktadır. Ancak bu bilgiler, Eşrefoğlu’nun eserlerinde Hacı Bayram ile ilgili herhangi bir işarete rastlanmaması sebebiyle şüpheli kabul edilebilir.
Hacı Bayram’ın halifeleri konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Sâdık Vicdânî, on dört halife bıraktığını belirtirken, Fuat Bayramoğlu bu sayıyı yirmi sekize çıkarmıştır. Ancak bu isimlerden bazılarının Hacı Bayram’a mensubiyetleri şüphelidir. Şeyhî’nin Emîr Sultan’a mensup olduğu son zamanlarda yapılan bir araştırmayla anlaşılmıştır ve Kemal Ümmî ise Hacı Bayram’ın pîrdaşıdır.
Hacı Bayrâm-ı Velî’nin tarikat bağlantıları ve halifeleri hakkındaki bilgiler şüpheli ve tartışmalıdır. İlişkileri ve halifeleri konusundaki farklı görüşler, onun etkisinin ve öneminin daha kapsamlı bir araştırmaya ihtiyaç duyduğunu göstermektedir.
Hacı Bayram-ı Velî, Osmanlı dönemi önemli bir mutasavvıf ve şairdir. II. Bayezid devri kazaskerlerinden İmam Ali Efendi, Hacı Bayram-ı Velî’nin kişiliği hakkında önemli bilgiler aktarır. Hacı Bayram, müridleriyle birlikte halktan yardım toplamaya çıkarak nefislerini terbiye etmeye çalışmıştır. Bu durum, Akşemseddin’in başlangıçta Hacı Bayram’a intisap etmekten vazgeçmesine neden olmuştur. Ancak, Akşemseddin’in rüyasında Hacı Bayram’ın elinde kendisini zincire bağlayan bir zincir görmesi üzerine, geri dönerek Hacı Bayram’a bağlanmıştır.
Hacı Bayram’ın mürşidi Somuncu Baba’nın tavsiyesine uyan Hacı Bayram, çiftçilik yaparak elinin emeğiyle geçinmiş ve halkla iç içe yaşamıştır. Fütüvvetin melâmetle yakın ilişkisi düşünülürse, Hacı Bayram’ın kişiliğini daha iyi anlamak mümkün olacaktır. O, tekke kurmayan ve vakıf gelirleriyle geçinmeyen bir mürşid olarak melâmet neşvesine sahip olmuştur.
Şahsiyetini anlamak için Seyyid Nesîmî’nin Hacı Bayram’ı ziyaretine de değinmek önemlidir. Hacı Bayram, Nesîmî’nin “ene’l-hak” demesine karşılık, onun bu düşüncesinin eksik olduğunu belirtmiştir. Bu olay, Hacı Bayram’ın Nesîmî’den daha ileri noktalarda olduğunu göstermektedir. Ancak, Hacı Bayram’ın Nesîmî ile görüşüp görüşmediği konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Abdülbaki Gölpınarlı, Nesîmî’nin Hacı Bayram tarafından kabul edilmediğini belirtmiş ve bu bilgi diğer yazarlar tarafından da tekrar edilmiştir.
Hacı Bayram-ı Velî’nin önemli bir mutasavvıf ve şair olduğunu, halkla iç içe yaşayan, melâmet neşvesine sahip ve geleneksel tarikat müesseselerine rağbet etmeyen bir kişiliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu yönleriyle, döneminin ve sonraki dönemlerin önemli bir simgesi haline gelmiştir.
Hacı Bayrâm-ı Velî’nin hayatı ve etkileri üzerine birçok kaynak bulunmaktadır. Vilâyetnâme’de anlatılan önemli bir olay, Hacı Bayrâm-ı Velî’nin Sultan Şücâüddin’i ziyaret etme kararıdır. Müridlerinin bazılarının hoşnutsuzluğuna rağmen Hacı Bayrâm-ı Velî, Ankara’dan kalkarak Eskişehir yoluyla Şeyh Şücâüddin’in zâviyesine gitmiş ve onun elini öpmüştür. Bu ziyaret, üç gün üç gece süren sohbetlerle devam etmiş ve Hacı Bayrâm-ı Velî, Ankara’ya dönmüştür. Bu olay, Hacı Bayrâm-ı Velî’nin meşrebi ve çevresi hakkında önemli bilgiler sunmaktadır.
Menâkıb-ı Burhâneddin Eğridirî’de, Şeyhülislâm Berdeî adlı bir sûfînin Hoy’dan Anadolu’ya gelirken önce Ankara’ya uğrayarak Hacı Bayrâm-ı Velî’yi ziyaret ettiği anlatılır. Bu olay, Hacı Bayrâm-ı Velî’nin Safeviyye tarikatının merkeziyle yakın ilişkilerini ve o bölgelerde tanındığını göstermektedir.
Hacı Bayrâm-ı Velî’nin sohbetlerinin etkileyici olduğu bilinmekle birlikte, bu sohbetlerin içeriği hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. İnce Bedreddin, Hacı Bayrâm-ı Velî’nin sohbetlerinde Fahreddîn-i Irâkî’nin Lemaʿât adlı eserinin rumuz ve esrarını anlattığını ve dervişlerin bu eseri Türkçeye çevirmesi için kendisini zorladıklarını belirtir. Bu bilgilere göre Hacı Bayrâm-ı Velî, Arapça ve Farsça bilmekte ve sohbetleri yüksek düzeyde ilim ve irfan içermekteydi.
Süleyman Kefevî’nin Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr adlı eserinde, Hacı Bayrâm-ı Velî’nin vefatından sonra müridleri Akşemseddin ve Emîr Sikkînî arasında meşrep farklılığı nedeniyle soğukluk olduğu anlatılır. Emîr Sikkînî’nin meclislere katılmaması üzerine Akşemseddin, ona Hacı Bayrâm-ı Velî’nin taç ve hırkasını alacağını söyler. Bunun üzerine Emîr Sikkînî, ateş yakarak içine oturur ve taç ve hırka yanmasına rağmen kendisine bir şey olmaz.
Hacı Bayram-ı Velî, Anadolu’da önemli bir etkiye sahip olan ve devrinin saygın sûfîlerinden biri olarak kabul edilir. Vilâyetnâme’de, Hacı Bayram’ın, müridlerinin bazılarının Şücâüddin gibi kaşı kirpiği yoluk bir kimseyi ziyaret etmesinin doğru olmayacağını söylemelerine rağmen, onları dinlemeyip Ankara’dan Eskişehir üzerinden Şeyh Şücâüddin’in zâviyesine gittiği ve onun elini öptüğü belirtilir. Bu ziyaretin Hacı Bayram’ın meşrebini göstermesi açısından önemli olduğu düşünülür.
Şerîfîzâde Mehmed’in Menâkıb-ı Burhâneddin Eğridirî adlı eserinde ise, Hacı Bayram’ın Safeviyye tarikatının merkeziyle yakın ilişkisini sürdürdüğünü ve o bölgelerde de tanındığını ortaya koyan bilgiler bulunmaktadır. Hacı Bayram’ın sohbetlerinin etkileyici olduğu kaynaklarda belirtilse de, sohbetlerin içeriği hakkında net bilgiler bulunmamaktadır.
Süleyman Kefevî’nin Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr adlı eserinde, Hacı Bayram’ın vefatından sonra önde gelen iki müridi Akşemseddin ile Emîr Sikkînî arasında meşrep farklılığından dolayı soğukluk yaşandığı anlatılır. Bayramî Melâmîleri ve Akşemseddin yolundan giden Şemsiyye tarikatı, zamanla devletle ilişkilerinde farklı yollar izlemişlerdir. Bayramî Melâmîleri devletin sıkı takibatına uğrarken, Şemsiyye tarikatı klasik Sünnî bir tarikat haline gelmiştir.
İsmâil Hakkı Bursevî, Celvetiyye’yi Hacı Bayram’a bağlar ve bu görüş Yâkub Afvî tarafından da tekrar edilir. Hacı Bayram’ın günümüze intikal eden dört şiiri bulunmaktadır. Bu şiirler dışında Hacı Bayram’ın elimizde eseri bulunmamaktadır.
Hacı Bayram-ı Velî’nin hayatı ve etkisi, devrinin önemli sûfîlerinden biri olarak değerlendirilir. Sohbetlerinin gücü ve etkisi ile tanınan Hacı Bayram, farklı tarikatlar ve devletle olan ilişkileriyle de dikkat çekmektedir.
Bu tarihsel bağlam, onun Anadolu’daki etkisini ve önemini anlamamıza katkı sağlar. Hacı Bayram’ın müridleri arasında yaşanan meşrep farklılıkları, tarikatların zaman içinde farklı yollar izlemesine ve devletle ilişkilerinin değişmesine yol açmıştır. Bayramî Melâmîleri, devletin takibatına uğrarken, Akşemseddin yolundan giden Şemsiyye tarikatı, devletle ittifak ederek klasik Sünnî bir tarikat haline gelmiştir.
Hacı Bayram’a ait olduğu düşünülen bazı yazma mecmualarda yer alan mektuplar ve şiirler, onun düşünceleri ve tarzı hakkında daha fazla bilgi edinmemize olanak tanımaktadır. Ancak, bu metinlerin gerçekten ona ait olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Hacı Bayram’ın etkisi ve önemi, bu belirsizliklere rağmen, Anadolu’da İslam düşüncesi ve tasavvuf tarihi açısından büyük önem taşımaktadır.
Hacı Bayram’ın öğretisinde, ilâhî aşk, cezbe, melâmet ve zühd gibi farklı tasavvufî kavramlar ve değerlerle birleşen bir öğreti bulunmaktadır. Bu öğreti, onun müridleri arasında farklı yollar izleyen tarikatların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Kısacası, Hacı Bayram-ı Velî’nin hayatı ve öğretisi, Anadolu tasavvuf tarihi ve İslam düşüncesi açısından büyük öneme sahiptir. Onun etkisi, müridleri ve tarikatlar üzerinde derin izler bırakmış ve zaman içinde farklı şekillerde devam etmiştir. Hacı Bayram’ın hayatı ve düşüncelerini anlamak, Anadolu’nun sosyal, kültürel ve dini tarihinin daha iyi kavranmasına katkı sağlar.
Hacı Bayram-ı Velî’nin Eserleri
Hacı Bayram-ı Velî’nin günümüze ulaşan eserleri oldukça sınırlıdır. Dört adet şiiri bilinmektedir ve bu şiirler sade bir dille ve hece vezniyle yazılmıştır. Bu şiirlerde vahdet neşvesi terennüm edilmektedir. Hacı Bayram-ı Velî’nin bu dört şiiri dışında başka eserleri olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
Bazı yazma mecmualarda Hacı Bayram’a ait olduğu belirtilen iki mektup bulunmaktadır; ancak dil ve üslûbundan dolayı bu mektupların XVII. yüzyılda veya sonrasında yazıldığı düşünülmektedir ve kesinlikle ona ait olmadığı kabul edilmektedir.
Ayrıca, Enîsî’nin Akşemseddin’in eserleri arasında zikrettiği Şerh-i Akvâl-i Hacı Bayrâm-ı Velî adlı eser, aslında Akşemseddin’in Ḥall-i Müşkilât adlı eserinin bazı bölümlerinden ibarettir ve doğrudan Hacı Bayram-ı Velî’nin eseri değildir.
Hacı Bayram-ı Velî’nin günümüze ulaşan eserleri dört şiirden ibarettir ve bu şiirler dışında başka yazılı eserlerine ulaşılamamıştır. Bu durum, Hacı Bayram-ı Velî’nin düşüncelerini ve öğretilerini tam anlamıyla anlamamıza engel olsa da, onun etkisi ve önemi Anadolu tasavvuf tarihi ve İslam düşüncesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Hacı Bayram-ı Velî ve Bayramiye Tarikatı
Hacı Bayram-ı Velî, 15. yüzyıl Anadolu’sunda yaşamış önemli bir mutasavvıf ve şairdir. Gerçek adı Numan bin Ahmed’dir ve Ankara’da doğmuştur. İslam düşüncesinde, özellikle Anadolu tasavvuf tarihi açısından büyük öneme sahip olan Hacı Bayram-ı Velî, Bayramiye Tarikatı’nın kurucusu olarak bilinir.
Bayramiye Tarikatı, Hacı Bayram-ı Velî’nin öğretileri ve düşünceleri etrafında şekillenen, Anadolu kökenli bir İslam tasavvuf hareketidir. Tarikatın temelinde, İslami ahlak ve değerlere bağlılık, takva (Allah’a karşı saygı ve bağlılık), zühd (dünya nimetlerinden uzak durma) ve riyazet (nefsi terbiye etme) gibi değerler bulunmaktadır.
Hacı Bayram-ı Velî’nin vefatından sonra, tarikatın dervişleri iki farklı gruba ayrılmıştır. İlahi aşk, cezbe ve melâmeti temsil edenler Emîr Sikkînî’ye; zühd, takvâ ve riyâzete temayülü olanlar ise Akşemseddin’e tâbi olmuşlardır.
Bu iki grup arasında, Bayramiye Tarikatı’na bağlı olanlar da ikiye ayrılmıştır:
Bayramî Melâmîleri: Emîr Sikkînî yolunu takip eden sûfîler, taç, hırka, tekke, evrad, ezkâr ve vakıf müesseselerini kabul etmeyip tam bir melâmet kisvesine bürünmüşlerdir. Sohbeti esas alarak, vahdet-i vücûd neşvesini ve Ehl-i beyt muhabbetini ön plana çıkarmışlardır. XVI ve XVII. yüzyıllarda, devletin sıkı takibatına uğramışlardır.
Şemsiyye Tarikatı: Akşemseddin yolundan giden bu tarikat, Safeviyye’yi silsilelerinden çıkararak devletle ittifak edip klasik Sünnî bir tarikat haline gelmiştir. Ankara’daki pîr makamını temsil eden şeyhler Şemsiyye hilâfetine sahip oldukları için devlet tarafından desteklenmiş, Hacı Bayram adına tesis edilen zengin vakıflar tasarruflarına verilmiştir.
Bayramiye Tarikatı, Anadolu tasavvuf tarihinde önemli bir yer tutar ve çeşitli kolları ve etkileriyle İslam düşüncesi üzerinde kalıcı bir iz bırakmıştır.
Hacı Bayram-ı Velî’nin Edebi Kişiliği
- Şair ve mutasavvıf kimliği: Hacı Bayram-ı Velî, Anadolu’da yaşamış önemli bir şair ve mutasavvıf olarak bilinir.
- Sade ve anlaşılır dil: Eserleri ve şiirleri üzerinde yapılan incelemeler, onun tasavvufi düşüncelerini ve İslami öğretileri sade ve anlaşılır bir dille anlattığını göstermektedir.
- Hece vezniyle yazılan şiirler: Hacı Bayram-ı Velî’nin hece vezniyle yazdığı şiirler, onun özgün bir şair olduğunu ortaya koymaktadır.
- Vahdet neşvesini terennüm etme: Şiirlerinde vahdet neşvesini terennüm etmesi, onun tasavvufi düşüncelerini yansıtan önemli bir özelliktir.
- Tasavvufi düşüncelerin ön plana çıkarılması: Hacı Bayram-ı Velî’nin eserlerinde ve şiirlerinde tasavvufi düşünceler ve İslami değerler ön plana çıkmaktadır.
- Edebi alandaki etkisi: Hacı Bayram-ı Velî’nin sade dili, özgün üslubu ve tasavvufi düşüncelerini yansıtan şiirleri, onun edebi alanda da etkili olduğunu gösterir.
- Anadolu edebiyatı ve İslam düşüncesinde önemli şahsiyet: Bu özellikleriyle Hacı Bayram-ı Velî, Anadolu edebiyatının ve İslam düşüncesinin önemli bir şahsiyeti olarak kabul edilir.
- Az sayıda günümüze ulaşan eser: Hacı Bayram-ı Velî’nin günümüze ulaşan eser sayısı ne yazık ki azdır. Bu da onun edebi kişiliği ve çalışmaları hakkında daha fazla bilgi edinmeyi zorlaştırmaktadır.
- Şiirlerinde manevi düşünceler: Şiirlerinde sıklıkla manevi düşünceler ve tasavvufi kavramlar kullanarak insanın iç dünyasına ve Allah’a olan aşkını anlatır.
- Eserlerinde didaktik öğeler: Hacı Bayram-ı Velî’nin eserlerinde didaktik öğeler de bulunmaktadır. Onun eserleri, okuyuculara dini ve ahlaki değerleri öğretme amacını taşır.
- Şiirlerinde Anadolu kültürünün izleri: Hacı Bayram-ı Velî’nin şiirlerinde Anadolu kültürünün ve yaşamının izlerini görmek mümkündür.
- Eserlerinde Türkçe ve Arapça kelimelerin kullanımı: Hacı Bayram-ı Velî’nin eserlerinde hem Türkçe hem de Arapça kelimeler kullanarak zengin bir dil ve üslup sergilemiştir.
- Şiirlerinde mistik atmosfer: Hacı Bayram-ı Velî’nin şiirlerinde mistik bir atmosfer hâkimdir. Bu atmosfer, onun tasavvufi düşüncelerini ve İslami öğretileri daha etkileyici bir şekilde anlatmasına olanak sağlar.
- Eserlerinin zaman içinde etkisi: Hacı Bayram-ı Velî’nin edebi kişiliği ve eserleri, zaman içinde Anadolu’da yaşayan insanlar ve tasavvuf düşüncesine ilgi duyanlar üzerinde önemli bir etki bırakmıştır.
Hacı Bayram-ı Velî – Anadolu Edebiyatı ve İslam Düşüncesi
Hacı Bayram-ı Velî, 14. ve 15. yüzyıllar arasında yaşamış önemli bir Anadolu mutasavvıfı ve şairidir. İslam düşüncesi ve Anadolu edebiyatı üzerinde büyük bir etkiye sahip olan Hacı Bayram-ı Velî, döneminin toplumsal ve kültürel yaşamına önemli katkılarda bulunmuştur.
- İslam düşüncesi: Hacı Bayram-ı Velî, İslam düşüncesinde önemli bir yeri olan tasavvufun öğretilerini yaymış ve bu düşünceleri Anadolu halkına benimsetmeye çalışmıştır. Onun tasavvufi düşünceleri, insanların Allah’a olan aşkını, manevi dünya ile bağlantısını ve insanın kendini geliştirmesi gereken yönlerini vurgulamaktadır.
- Anadolu edebiyatı: Hacı Bayram-ı Velî, Anadolu edebiyatına önemli katkılar yapmıştır. Şiirlerinde sade bir dil ve hece vezni kullanarak, halkın kolayca anlayabileceği ve benimseyebileceği bir üslup geliştirmiştir. Bu sayede, onun şiirleri ve düşünceleri geniş kitlelere ulaşmış ve etkili olmuştur.
- Halk kültürü ve edebiyatı: Hacı Bayram-ı Velî’nin eserleri, Anadolu halk kültürü ve edebiyatının gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. Şiirlerinde yerel kültür ve yaşamın izlerini görmek mümkündür. Bu sayede, Anadolu kültürü ve İslam düşüncesi arasında bir köprü kurarak, her ikisinin de gelişimine katkıda bulunmuştur.
- Bayramiye Tarikatı: Hacı Bayram-ı Velî, Bayramiye Tarikatı’nın kurucusudur. Bu tarikat, İslam düşüncesinin tasavvufi yönünü benimseyen ve Anadolu halkının manevi yaşamına önemli katkılar sağlayan bir topluluktur. Bayramiye Tarikatı, Anadolu’da İslam düşüncesi ve edebiyatının yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.
- Etki ve miras: Hacı Bayram-ı Velî, İslam düşüncesi ve Anadolu edebiyatına büyük katkılar sağlamış ve yaşadığı dönemde önemli bir etki bırakmıştır. Bu etki, onun ölümünden sonra da devam etmiş ve takipçileri, eserleri ve düşünceleri sayesinde Anadolu kültürü ve İslam düşüncesinin gelişimine katkıda bulunmaya devam etmiştir. Hacı Bayram-ı Velî’nin öğretileri ve tarikatı, Türk-İslam dünyasında sayısız mutasavvıf, şair ve düşünürü etkilemiştir. Özellikle Bayramiye Tarikatı’nın çeşitli kolları ve bu kolların mensupları, İslam düşüncesinin yayılmasına ve Anadolu edebiyatının zenginleşmesine katkı sağlamışlardır.
- Anadolu’da İslam ve tasavvuf kültürünün yayılması: Hacı Bayram-ı Velî ve Bayramiye Tarikatı, Anadolu’da İslam ve tasavvuf kültürünün yayılmasında ve yerleşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Halkın İslam düşüncesine ve tasavvufi öğretilere daha kolay adapte olabilmesi için, Hacı Bayram-ı Velî ve tarikat mensupları, sade bir dil ve anlaşılır bir üslup kullanarak, İslam düşüncesi ve tasavvufi öğretileri halka aktarmışlardır.
- Şeyhler ve dervişler: Hacı Bayram-ı Velî ve Bayramiye Tarikatı’nın öğretileri, şeyhler ve dervişler vasıtasıyla yayılmıştır. Bu şeyhler ve dervişler, halkın manevi ve dini ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, tekkeler ve zaviyeler kurarak, Anadolu halkına İslam düşüncesi ve tasavvufi öğretileri aktarmışlardır.
- Anadolu edebiyatının gelişimi: Hacı Bayram-ı Velî ve Bayramiye Tarikatı’nın etkisi, Anadolu edebiyatının gelişimine de yansımıştır. Hacı Bayram-ı Velî ve tarikat mensuplarının eserleri ve şiirleri, Anadolu edebiyatının zenginleşmesine ve çeşitlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu eserler, halkın anlayabileceği bir dil ve üslupla yazıldığı için, Anadolu halkının İslam düşüncesi ve tasavvufi öğretileri benimsemesinde önemli bir rol oynamıştır.
Hacı Bayram-ı Velî Alevi mi, Sünni mi?
Hacı Bayram-ı Velî, Sünni İslam anlayışını benimsemiş bir mutasavvıf ve şairdir. Bayramiye Tarikatı’nın kurucusu olarak, Sünni İslam düşüncesinin tasavvufi yönlerini yaymış ve Anadolu halkının manevi yaşamına önemli katkılar sağlamıştır.
Alevilik ve Sünnilik, İslam düşüncesinin iki farklı mezhebidir ve her ikisi de kendi içinde çeşitli yorumlar ve öğretilere sahiptir. Hacı Bayram-ı Velî, Sünni anlayışı benimsemiş olmasına rağmen, Alevilik ve Sünnilik arasındaki farklılıkları aşacak şekilde insanlar arasında birlik ve beraberlik duygusunu vurgulayan öğretilere sahipti.
Hacı Bayram-ı Velî’nin Alevi ve Sünni anlayışlarına katkısı, özellikle şu yönlerde ortaya çıkmaktadır:
- Hoşgörü ve birlik: Hacı Bayram-ı Velî, İslam düşüncesinin temel prensipleri arasında sayılan hoşgörü, sevgi ve birlik duygusunu önemseyen bir mutasavvıf olarak bilinir. Bu anlayış, Alevi ve Sünni topluluklar arasında hoşgörü ve anlayışa dayalı ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlamıştır.
- İslam düşüncesinin ortak değerleri: Hacı Bayram-ı Velî’nin öğretileri, İslam düşüncesinin hem Alevilik hem de Sünnilik için ortak olan değerlerini vurgulamaktadır. Bu ortak değerler sayesinde, Alevi ve Sünni topluluklar arasında diyalog ve iş birliği imkanları geliştirilmiştir.
- Tasavvuf: Hacı Bayram-ı Velî, İslam düşüncesinin tasavvufi yönüne önem vermiştir. Tasavvuf, hem Alevi hem de Sünni topluluklar için önemli bir ortak payda oluşturarak, İslam düşüncesinin farklı yorumları arasında köprü görevi görmüştür.
Hacı Bayram-ı Velî, Sünni İslam anlayışını benimsemiş bir mutasavvıf ve şair olmasına rağmen, Alevi ve Sünni topluluklar arasında hoşgörü ve anlayışa dayalı ilişkilerin geliştirilmesine ve İslam düşüncesinin ortak değerlerinin vurgulanmasına katkı sağlamıştır.
Hacı Bayram-ı Velî Camii
Hacı Bayram-ı Velî Camii, Ankara’nın tarihi ve dini öneme sahip yapılarından biridir. Cami, 15. yüzyılın başlarında yapılmıştır ve Hacı Bayram-ı Velî’nin türbesi ile yan yana bulunmaktadır. İlk olarak 1427-1428 yıllarında inşa edildiği düşünülmektedir.
- Cami, Osmanlı dönemi mimarisinin erken dönem özelliklerini taşımaktadır. Sade bir yapıya sahip olan cami, zaman içinde çeşitli restorasyonlar ve tadilatlar geçirmiştir.
- Caminin iç mekânında, 16. ve 17. yüzyıllara ait çini süslemeler ve kalem işleri bulunmaktadır. Bu süslemeler, caminin tarihi ve kültürel değerini artırmaktadır.
- Caminin ahşap minberi, Osmanlı dönemi ahşap işçiliğinin güzel örneklerinden biridir. Minberde kullanılan renkli ağaçlar ve geometrik desenler, dikkat çekici bir görünüm sağlamaktadır.
- Hacı Bayram-ı Velî’nin türbesi, caminin hemen yanında yer almaktadır. Türbe, Hacı Bayram-ı Velî’nin vefatından sonra, onun hatırasını yaşatmak amacıyla inşa edilmiştir. Türbenin çevresi, ziyaretçiler için bir ibadet ve dua alanı olarak kullanılmaktadır.
- Hacı Bayram-ı Velî Camii, hem tarihi hem de dini öneme sahip bir yapıdır. Cami ve türbe, Anadolu’nun İslamlaşması sürecinde önemli bir rol oynayan Hacı Bayram-ı Velî’nin hatırasını yaşatan önemli mekânlardır. Bu nedenle, hem yerli hem de yabancı turistlerin ziyaret ettiği ve ilgi gösterdiği önemli bir turistik ve dini merkezdir.
Hacı Bayram-ı Velî’nin Müslümanlara Mesajları
- Araştırma ve çalışma önemlidir; en büyük başarı, gayretle elde edilir.
- İbadetin amacı, sadece cennete gitmek değil, ahlaki ve manevi gelişimi sağlamaktır.
- Bireyin, sözleri, eylemleri ve düşünceleri üzerinde kontrol sahibi olması gereklidir.
- Adalet, her işte doğruyu ve hakikati bilmek ve uygulamaktır.
- Dil, insanlar arasında büyük etkiye sahip olduğu için dikkatli kullanılmalıdır.
- İnsanlar birbirlerine saygı göstermeli ve hoşgörülü olmalıdır.
- İlim ve bilgi, karanlıktan aydınlığa giden yolda rehberdir.
- İyi ve doğru olan her şeyi öğrenmek ve uygulamak önemlidir.
- İnsanlar, kendilerini ve başkalarını tanıyarak daha iyi birer birey olabilirler.
- İnsanların kusurları ve zayıflıkları, sır gibi korunmalı ve saygıyla ele alınmalıdır.
- Ölüm ve hesap verme bilinci, insanın düşüncelerini ve eylemlerini düzgün tutmasına yardımcı olur.
- İyi ve kötü olan şeylere dikkat etmek ve doğru yolu seçmek önemlidir.
- Küçük çocuklara sevgi göstermek ve onlara iyi davranmak, ahlaki bir sorumluluktur.
- Dünya malına güvenmemeli, helal kazanç elde etmeye ve paylaşmaya önem verilmelidir.
- Sakin, ağırbaşlı ve vakarlı olmak, insanın karakterinin olgunluğunu gösterir.
Hacı Bayram-ı Velî’nin Sözleri
- Araştırma, açık bir sınavdır. En büyük kerâmet çalışmaktır. Araştırmak, gerçeği keşfetmek için yapılan bir eylemdir ve bu eylem sınav niteliğindedir çünkü gerçeği ararken yanılmak veya yanlış bilgilere inanmak mümkündür. En büyük keramet (mucizevi güç), çalışmak ve çabalamaktır.
- Cennet için ibâdet geçersizdir. Çalışan insan kötülük düşünmez. Sadece cenneti kazanmak için yapılan ibadetlerin anlamsız olduğu söylenmektedir. Bunun yerine, insanların iş yaparak, üreterek, katkı sağlayarak hayatlarını geçirmesi gerektiği belirtilir. Çalışan insanların kötülük düşünmesi daha az olasıdır çünkü iş yapmak insanların dikkatini işlerine vermesini sağlar.
- Eline, diline, beline sahip ol. Her ne arar isen, kendinde ara. Kişilerin davranışlarına, sözlerine ve eylemlerine dikkat etmeleri gerektiği belirtilmektedir. İnsanlar, aradıkları şeyi kendilerinde aramalı ve sorumluluklarını yerine getirmelidirler.
- Ârifler hem arıdır, hem arıtıcı. Bilgili insanların hem kendilerini geliştirdiği hem de diğer insanlara yardımcı olduğu söylenmektedir.
- Adâlet her işte, Hak’kı bilmektir. Adil olmak her işte önemlidir ve hakikati bilmek adil olmanın bir parçasıdır.
- Dil, mızraktan daha derin yaralar. Sözlerin ve dilin insanlara verebileceği zararın, bir mızrakla yapılabilecek zarardan daha derin olabileceği belirtilmektedir.
- Îmanın kemâli, âhlak güzelliğidir. İmanın tamamlandığı nokta, güzel ahlaktır.
- Bir olalım, iri olalım, diri olalım. Birlikte çalışarak, güçlenerek ve canlı kalarak başarılı olabiliriz.
- Allah ile gönül arasında perde yoktur. İnsanların Allah ile aralarında herhangi bir engel yoktur ve Allah’a doğrudan yaklaşabilirler.
- Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız. Diğer milletleri ve insanları ayıplamamak, insanlar arasında hoşgörü ve saygıyı korumak için önemlidir.
- Aşk meydanı, erenlerin ve bilenlerindir. Aşkın sadece sevgi için değil, bilgi ve bilgelik için de önemli olduğu ifade edilmektedir. Aşkın en yüce noktasına erişebilenler, bilgili ve bilge insanlardır.
- Kendini tanımayan, Yaratan’ı da bilemez. Kişinin kendisini tanıması, Allah’ı ve yaratılışı hakkında daha iyi bir anlayışa sahip olmasına yardımcı olur.
- Dînine dizlerinle değil, kalbinle bağlan. Dini uygulamaların sadece dış görünüşe değil, içten gelen bir bağlılığa dayanması gerektiği belirtilmektedir.
- Elden gelen her iyiliği, herkese yapınız. Kişilerin, ellerinden geldiği kadar herkese yardım etmeleri ve iyilik yapmaları gerektiği belirtilmektedir.
- Hamı pişiremezsen bari pişmişi ham etme. Herkesi değiştirmek mümkün olmayabilir, ancak insanların değişimine katkı sağlayabiliriz.
- Nefsine ağır geleni, kimseye tatbik etme. Kişilerin, kendileri için zor olan şeyleri başkalarına yapmamaları gerektiği belirtilmektedir.
- Âdem suretinde olan herkes, Âdem değildir. Her insanın, Âdem suretinde yaratıldığı ancak insanların davranışları ve eylemleriyle Âdem olabileceklerinin altı çizilmektedir.
- İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Bilgi, insanların doğru kararlar vermesine ve yolunu aydınlatmasına yardımcı olur. Bilgi olmadan, insanlar karanlıkta ilerliyor gibi olurlar.
- İbâdetin yeri başkadır, işin yeri başkadır. İbadetin ve çalışmanın farklı şeyler olduğu ve farklı zaman ve yerlerde yapılmaları gerektiği belirtilmektedir.
- Âdem’in Âdemliği; akıl, hayâ ve ilim iledir. İnsanların, insan olma niteliği olan aklı, utanmayı ve bilgiyi kullanarak Âdem olabilecekleri ifade edilmektedir.
- Allah’a isyan yolunda kimseye yardımcı olma. Allah’a karşı gelmek için yapılan herhangi bir eyleme yardım etmemek gerektiği belirtilmektedir.
- Düşmanınızın bile, insan olduğunu unutmayınız. İnsanların, düşman bile olsalar diğer insanların da insan olduklarını hatırlamaları ve onlara saygı duymaları gerektiği ifade edilmektedir.
- Kibrin aslı şeytan, tevazûnun aslı Rahmân’dır. Kibirin kökeninin şeytandan, alçak gönüllülüğün kökeninin ise Allah’tan olduğu belirtilmektedir.
- Kimsenin ayıbını arama, kendi ayıbını görür ol. Başkalarının hatalarını aramak yerine, insanların önce kendi hatalarına odaklanmaları gerektiği ifade edilmektedir.
- Bilim, gerçeğe giden yolları aydınlatan ışıktır. Bilimin, gerçeği keşfetmek için kullanılan bir araç olduğu ve insanların doğru kararlar vermelerine yardımcı olduğu belirtilmektedir.
- Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir. İnsanların, ne olursa olsun iyi veya kötü olabilecekleri belirtilmektedir. İyilik, sadece belirli bir gruba veya inanca özgü değildir.
- Kanâatkâr olanlar, en büyük zenginliğe sahiptir. Kişilerin, azla yetinmeleri ve tatmin olmaları halinde en büyük zenginliğe sahip olabilecekleri ifade edilmektedir.
- Oturduğun yeri pâk et, kazandığın lokmayı hak et. İnsanların, bulundukları yerleri temiz tutmaları ve kazandıkları şeylerin hakkını vermeleri gerektiği belirtilmektedir.
- İnsanın olgunluğu, davranışlarının doğruluğundadır. Kişilerin olgunluğunun, doğru davranışlarına göre belirlendiği ifade edilmektedir.
- Hükümdar (idareci), ancak adâleti ile başarılı olur. Bir idarecinin, sadece adaletli davranarak başarılı olabileceği ve halkın güvenini kazanması gerektiği belirtilmektedir.
- Başkalarından daha çok çalışıp çok ilim sahibi olunuz. Başkalarından daha çok çalışarak, daha fazla bilgi sahibi olmanın önemine vurgu yapılmaktadır.
- Dünya gamından kurtulmak isteyen kabristanlara gitsin. Dünya kaygılarından kurtulmak isteyenlerin, ölüm ve ahiret gerçekleri hakkında düşünmek için mezarlıklara gitmeleri önerilmektedir.
- Hakikatın ilk makamı, toprak olacağımızın bilinmesidir. Gerçeklerin, insanların sonunda toprağa dönüşeceklerini kabul etmeleriyle başlayacağı belirtilmektedir.
- İncinsen de, incitme. İnsan dilinin arkasında gizlidir. Başkalarını incitmekten kaçınılması ve sözlerin dikkatli seçilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
- Cahiller ve hak tanımazlara, sükût ile karşılık veriniz. Cahiller ve haksızlığa meydan okuyanlara, sessiz kalarak karşılık vermenin daha iyi bir seçenek olduğu ifade edilmektedir.
- Emaneti koruyunuz. Zira din de size emanettir, beden de. Kişilerin, emanetleri korumaları gerektiği ve bunun bir dini sorumluluk olduğu belirtilmektedir. Aynı zamanda, kişilerin bedenlerinin de bir emanet olduğu hatırlatılmaktadır.
- Dâimâ iyiyi, güzeli, doğruyu öğrenebilmek için okuyunuz, okutunuz. İyilik, güzellik ve doğruluğun öğrenmek için okumanın ve öğretmenin önemine vurgu yapılmaktadır.
- Âlim ve velileri çokça ziyaret ediniz ki şefaatlerine kavuşasınız. Âlim ve velilerin ziyaret edilmesinin, insanların manevi gelişimine yardımcı olabileceği ve bu kişilerin şefaatine nail olmanın mümkün olabileceği belirtilmektedir.
- İslâmın temeli güzel ahlâk; ahlâkın özü bilgi; bilginin özü akıldır. İslam’ın temelinde güzel ahlakın yer aldığı ve ahlakın temelinde bilgi olduğu ifade edilmektedir. Bilginin temelinde ise akıl bulunmaktadır.
- Karşısındaki insanın iyi olmasını isteyen, önce kendisi iyi olmalıdır. İnsanların, başkalarının iyi olmalarını istiyorlarsa önce kendilerinin iyi olmaları gerektiği belirtilmektedir.
- Arkadaşlarınızın kusurları emanet gibidir. Onları sır gibi saklayınız. Arkadaşların hatalarının sır gibi saklanması gerektiği ve bu durumun bir emanet olduğu ifade edilmektedir.
- İnsanların fitnesinden kurtulmak istiyorsanız, çarşı ve pazarlarda sık sık bulunmayınız. Kişilerin, dünya kaygılarından kurtulmak istiyorlarsa, kalabalık yerlerde bulunmaktan kaçınmaları gerektiği belirtilmektedir.
- Halk içinde Allah’ı çokça anınız. Bu durum maneviyatı yükseltir, katı kalpleri yumuşatır. Allah’ın hatırlanmasının, insanların maneviyatını yükselteceği ve kalplerin yumuşamasına yardımcı olabileceği ifade edilmektedir.
Henüz Hiç Yorum Yapılmamış