Neşâtî’nin Hayatı, Neşâtî Kimdir?

Neşâtî, XVII. yüzyılın başlarında doğan ve Edirne kökenli bir şairdir. Asıl adı Ahmed olan Neşâtî, Nişancı Ahmed Dede ve Neşâtî Süleyman Dede olarak da anılır. Sâkıb Dede’nin aktardığına göre, asil bir aileye mensup olan Neşâtî, genç yaşta çeşitli ilimleri öğrenmiştir. Gelibolu Mevlevîhânesi postnişini Ağazâde Mehmed Dede’den büyük ölçüde etkilenmiştir. Şeyhinin vefatından sonra seyahate çıkan Neşâtî, Konya ve İstanbul’da bir süre kaldıktan sonra tekrar Edirne’ye dönmüştür. 1670 yılında Edirne Mevlevîhânesi şeyhliğine tayin edilmiş ve dört yıl bu görevde kalmıştır. Görevi sırasında tekkeyi onaran Neşâtî, Murâdiye Camii hazîresine defnedilmiştir.

Neşâtî’nin şiirleri, sağlam bir dil ve zarif bir üslup ile yazılmıştır. Samimi bir eda ile aşkı dile getiren şair, gazel sahasında büyük başarı göstermiştir. Aşkı ve tasavvufî neşvesiyle dünyaya karşı kayıtsız, bir dervişlik havasını yansıtan şiirlerine yer yer canlı bir tablo görüntüsü kazandırmıştır. Şiirlerinde hayal inceliği, lirizm, samimiyet ve zarafet ön plandadır.

Mevlevî şeyhi olmasına rağmen, Neşâtî’nin şiirlerinde bağlı olduğu tarikatın ve genel anlamda tasavvufun belirgin bir anlatımı bulunmamaktadır. Şair, sebk-i Hindî temsilcilerinden biri olarak görülse de, bu üslup bütün şiirlerine hâkim değildir. Şiirlerinde anlam ve söz unsurlarına önem veren Neşâtî, sözün “pak” olması gerektiğini vurgulamıştır.

Neşâtî, kasidelerinde Nef‘î, gazellerinde ise Nâilî-i Kadîm ve Fehîm-i Kadîm gibi şairlerden etkilenmiştir. Türk şairleri arasında Necâtî, Bâkî, Sabrî, Bahâî Mehmed Efendi ve Emrullah Emrî; İran şairleri arasında ise Örfî-i Şîrâzî, Kelîm-i Kâşânî, Hâkānî, Evhadüddin Enverî ve Kemâleddin-i İsfahânî gibi isimler övgüyle anılmıştır. Neşâtî’nin Şehîdî, Vehbî, Hey’etî, Rüşdî ve Nazîm gibi birçok şaire hocalık ettiği bilinmektedir. Neşâtî ayrıca döneminde yetiştirici bir sanatkâr görevi üstlenmiş ve eserleriyle Şeyh Galib, Nedîm, Ahmed Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar ve İlhan Berk gibi eski ve yeni şairleri etkilemiştir.

Neşâtî, XVII. yüzyılın başlarında doğan, Edirne kökenli bir şairdir. Gelibolu Mevlevîhânesi postnişini Ağazâde Mehmed Dede’den etkilenen Neşâtî, Edirne Mevlevîhânesi şeyhliğine tayin edilmiş ve dört yıl bu görevde kalmıştır. Şiirlerinde sağlam bir dil ve zarif bir üslup kullanarak, aşk ve tasavvufî temaları işlemiştir. Edebiyat dünyasında yetiştirici bir rol üstlenen Neşâtî, Türk ve İran şairleri arasında övgüyle anılan birçok isimle etkileşim içinde olmuştur ve kendisinden sonraki şairlere de ilham kaynağı olmuştur.

Neşâtî’nin Edebi Kişiliği

Neşâtî, 17. yüzyıl Osmanlı edebiyatında önemli bir şair olarak kabul edilir. Edebi kişiliği, sağlam bir dil ve zarif bir üslupla öne çıkmaktadır. Titiz bir sanatkârın derinliği ve duygulu ifadesi, Neşâtî’nin şiirlerinde kendini gösterir. Şiirlerinde kısa ve öz yazmayı tercih eden Neşâtî, rediflere çok yer verir ve kelimeleri seçerek, âdeta tartarak kullanır.

Neşâtî’nin edebi kişiliği, aşk ve tasavvufî temaları samimi bir eda ile işleyen şiirlerinde ortaya çıkar. Şiirlerinin çoğu kaside tarzında olmasına rağmen, asıl başarısını gazel sahasında göstermiştir. Aşk rindi olduğunu söyleyen şairin rindâne söyleyişleri, Nedîm’in ufkunu açtığı söylenebilir.

Ayrıca, Neşâtî’nin edebi kişiliğinde anlatımın renkliliği ve hayal inceliği dikkat çeker. Lirizm, samimiyet ve zarafet, onun şiirlerinin başta gelen özelliklerindendir. Gazellerinde sıkça kullandığı tasavvuf kavramları bile hayallerle süslü bir zenginlik taşır. Hüznün canlılığı dikkate alındığında, Neşâtî bir melâl şairi kabul edilebilecek özellikler gösterir.

Neşâtî’nin edebi kişiliği, klasik mânada mutasavvıf bir şair olmaktan ziyade, tasavvufun mecazlarından yararlanarak şiirlerinin ana teması olan aşk duygusuna derinlik ve incelik kazandıran bir şair olarak görülür. Sebk-i Hindî üslubunun önemli temsilcilerinden biri olsa da, bu üslup bütün şiirlerine hâkim değildir.

Edebiyat dünyasında yetiştirici bir rol üstlenen Neşâtî, birçok şairle etkileşim içinde olmuş ve kendisinden sonraki şairlere ilham kaynağı olmuştur. İran ve Türk şairleri arasında önemli etkileşimler yaşamış ve şiirlerinde anlam ve söz unsurlarına önem veren bir şair olarak tanınmıştır.

Neşâtî’nin Eserleri ve İçerikleri

Divan: Neşâtî’nin divanında kaside, gazel, murabba, tahmîs, rubâî, tarih, kıta ve matla’ gibi farklı nazım şekilleri bulunmaktadır. İstanbul Üniversitesi, Millet ve Topkapı Sarayı Müzesi kütüphanelerinde yazma nüshaları bulunan divan, ilk olarak Sadettin Nüzhet (Ergun) tarafından yayımlanmış ve Mahmut Kaplan tarafından tenkitli neşrini gerçekleştirilmiştir.

Hilye-i Enbiyâ: Bu 187 beyitlik mesnevi, manzum peygamberler tarihi niteliğindedir. Hz. Peygamber’e yazılan na’tın yanı sıra on dört peygamberle ilgili hilyelerin yer aldığı eser, Şeyh Vasfî tarafından ilk defa yayımlanmıştır ve daha sonra Sadettin Nüzhet (Ergun) tarafından Neşâtî Divanı’na eklenmiştir.

Edirne Şehrengizi: Bu 144 beyitlik mesnevi, mahallî tasvirler içermemekte olup, on dört güzelin methine odaklanmaktadır. İstanbul Üniversitesi ve Süleymaniye kütüphanelerinde bazı nüshaları bulunan mesnevi, Mahmut Kaplan tarafından divanın sonunda yayımlanmıştır.

Şerh-i Müşkilât-ı Örfî: Sebk-i Hindî üslubunun önemli temsilcisi Örfî-i Şîrâzî’nin güç beyitlerini açıklamak amacıyla yazılmış olan bu eser, Neşâtî’nin Fars dili ve edebiyatı hakkındaki hâkimiyetini gösterir. Eser, Turgut Karabey ve Mehmet Atalay tarafından yayımlanmıştır.

Kavâid-i Deriyye (Kavâid-i Fürs): Bu eserin Neşâtî’ye aidiyeti tartışmalıdır. İlk kez Uşşâkīzâde İbrâhim Efendi ve Şeyhî Mehmed Efendi’nin Şekâik zeyillerinde zikredilmiş olup, daha sonra başka kaynaklarda da Neşâtî’ye nisbet edilmiştir.

Tuḥfetü’l-ʿuşşâḳ: Kaynaklarda zikredilmeyen ve Mahmut Kaplan tarafından ilk defa tanıtılan bu Farsça eser, Sultan Veled’in yetmiş beytinin beşer beyitle mesnevi biçiminde şerhinden oluşur ve 1073’te (1662-63) yazılmıştır.

Mektup: Neşâtî’nin Edirne’den İstanbul’da yaşayan bestekâr Hâfız Post Mehmed Çelebi’ye gönderdiği bu tarihsiz mektup, dönemin belâgat sanatının özelliklerini göstermesi açısından önemlidir. Mektup, M. Kemal Özergin tarafından tanıtılmıştır ve kenarında Neşâtî’ye ait bir şiir ile Nâilî-i Kadîm’in buna nazîresi olan başka bir şiir bulunmaktadır.

Neşâtî’nin eserleri, onun döneminin Osmanlı edebiyatına ve Fars edebiyatına olan hâkimiyetini, sevgi ve aşk temalarını işleme biçimini ve farklı nazım şekillerini kullanma yeteneğini göstermektedir. Bu eserler üzerinde yapılan çalışmalar, Neşâtî’nin edebi kişiliğinin ve etkisinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır. İsmail Ünver ve Bayram Ali Kaya tarafından yapılan seçmeler, Ömer Savran’ın hazırladığı tahlil çalışması ve diğer araştırmalar sayesinde Neşâtî’nin eserleri ve edebi değeri daha fazla ön plana çıkmaktadır. Ayrıca, Neşâtî’nin eserlerinin yayımlanması ve incelenmesi, dönemin Osmanlı edebiyatının ve kültürünün daha iyi anlaşılmasına da katkı sağlamaktadır.

Neşâtî “bile” Redifli Gazelinin İncelemesi

1. Gittin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile

İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile

2. Devr-i meclis bana girdâb-i belâdır sensiz

Mey-i zehrâb-i sitem sâgar-i gerdânı bile

3. Bâğa sensiz bakamam çeşmime âteş görünür

Gül-i handânı değil, serv-i hirâmâm bile

 4. Sineden derd ile bir âhedeyim kim dönsün

Aksine çerh-i felek mihr-i dırahşanı bile

5. Hâr-i firkatle Neşâti-i hazînin vâhayf

Dâmen-i ülfeti çakoldu girîbânı bile

Vezni: Feilâtün (Fâilâtün) Feilatün Feilâtün Feilün (Failün)

Gazel – Neşâtî (Günümüz Türkçesi ile)

Gittin ama canımı bile hasretle koyarak

Senin olmadığın dost sohbetini istemem bile

 

Sensiz meclis dönemi bana bela girdabıdır

Zehir gibi sitemin kadehini boynumda bile

 

Sensiz bahçeye bakamam, gözüme ateş gibi görünür

Gülerek açan gülleri değil, dikensiz yüksek dalları bile

 

Göğsümdeki dertle bir söz verdik ki geri dönsün

Kaderin çizgisi karşısında parlak güneşi bile

 

Ayrılığın dikenleriyle Neşâtî, ne yazık ki

Dostluk elbisesinin yakasını dağıttı bile

Beyitlerin açıklaması:

  1. Beyit: Sevgili gittiğinde, şairin canını da hasretle koyarak gittiğini ifade eder. Şair, sevgilisinin olmadığı dost sohbetlerini istememektedir.
  2. Beyit: Şair, sevgilisi olmadan geçirdiği meclis zamanını bir bela girdabı olarak nitelendirir. Sevgilisinin siteminin zehir gibi hissettiğini ve bunun kadehini boynunda bile taşıdığını belirtir.
  3. Beyit: Şair, sevgilisi olmadan bahçeye bakamaz, gözüne ateş gibi görünür. Gülerek açan güllere veya dikensiz yüksek dallara bakamaz.
  4. Beyit: Şair, göğsündeki dertle bir söz verir ve bu sözün karşısında kaderin çizgisi ve parlak güneşin bile geri dönmesini diler.
  5. Beyit: Ayrılığın dikenleriyle üzgün olan Neşâtî, dostluk elbisesinin yakasını dağıtmıştır. Bu durum, şairin ayrılığın zorluğuna vurgu yaparak, dostluk ve sevgi bağının ayrılıkla sarsıldığını ifade eder.

“Neşâtî Divanı”: Edebi ve Kültürel Bir Miras

17. yüzyıl Osmanlı edebiyatının önemli şairlerinden Neşâtî’nin en kapsamlı eseri olan Divan, dönemin kültürel ve edebi atmosferini yansıtan önemli bir yapıttır. İlk olarak Sadettin Nüzhet Ergun tarafından yayımlanan Divan, Mahmut Kaplan tarafından tenkitli bir neşirle yeniden yayımlanmıştır. Neşâtî Divanı, 27 kaside, 137 gazel, bir murabba, bir tahmîs, 15 rubâî, dört tarih, iki kıta ve üç matla‘ içermektedir.

Neşâtî’nin gazel ve kaside gibi nazım şekillerini ustalıkla kullandığı Divan’da, dönemin sosyal ve kültürel hayatına dair birçok ipucu bulunur. Şair, Sebk-i Hindî üslubunu benimseyerek, karmaşık ve süslü bir dil kullanır ve bu sayede eserlerinde anlam zenginliği yaratır. Aşk, ayrılık, dostluk, ölüm ve benzeri temaları işleyen Neşâtî, aynı zamanda dini ve tasavvufi meselelere de değinir.

Divan, şairin duygularını ve düşüncelerini aktardığı bir alan olmasının yanı sıra, dönemin edebi ve kültürel değerlerinin de bir yansımasıdır. Eserde, Neşâtî’nin ustalığı ve edebi dehası ile birlikte, Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürel zenginliği ve edebi birikimi açıkça görülür.

Neşâtî Divanı, özellikle dil ve üslup açısından incelendiğinde, dönemin edebi anlayışını ve şairler arasındaki etkileşimi anlamak için önemli bir kaynaktır. Ayrıca, eserde yer alan şiirlerin tahlili ve değerlendirmesi, Neşâtî’nin edebi kişiliğini ve sanat anlayışını daha iyi kavramaya yardımcı olacaktır.

Neşâtî Divanı, 17. yüzyıl Osmanlı edebiyatının önemli bir örneği olup, dil, üslup ve tema çeşitliliği bakımından zengin bir yapıya sahiptir. Eserde yer alan şiirler, hem şairin duygu ve düşünce dünyasını yansıtırken hem de dönemin edebi ve kültürel değerlerine ışık tutar. Bu nedenle, Neşâtî Divanı, edebiyat tarihi ve kültürel çalışmalar için vazgeçilmez bir kaynak olarak değerlendirilmelidir.

Neşâtî Divanı’nda Dönemin Sosyal ve Kültürel Hayatı

Neşâtî Divanı’nda dönemin sosyal ve kültürel hayatına dair çeşitli izler bulunmaktadır. 17. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal, kültürel ve edebi atmosferi, Neşâtî’nin şiirlerinde kendine yer bulur. Şair, dönemin değerlerini ve gündelik yaşamını anlatan beyitlerle, o döneme ait önemli bilgiler sunar.

Şehir Hayatı ve Mekânlar: Neşâtî Divanı’nda şehirlerin, özellikle İstanbul ve Edirne’nin önemli mekânlarına dair tasvirler bulunur. Camiler, saraylar, çarşılar ve kıyı bölgeleri gibi alanlar, şairin gözünden ve hayal gücüyle aktarılır. Bu sayede, dönemin şehir hayatına ve mekânlara dair zengin bilgilere ulaşmak mümkündür.

Toplumsal İlişkiler ve Ahlâk: Neşâtî, şiirlerinde dostluk, aşk, sadakat ve vefa gibi değerler üzerinde durarak, dönemin toplumsal ilişkileri ve ahlâk anlayışını yansıtır. Şair, insanlar arasındaki ilişkilerin güzelliklerini ve zorluklarını dile getirirken, dönemin insanının değer yargılarına da ışık tutar.

Tasavvuf ve Dinî Hayat: Neşâtî Divanı’nda tasavvufi ve dinî temalar önemli bir yer tutar. Şair, Allah ve peygamber sevgisi, ahiret inancı, ibadet ve tövbe gibi konuları işleyerek, dönemin dinî ve tasavvufi hayatını yansıtan beyitlere yer verir. Bu sayede, o dönem insanının manevi dünyası ve dinî değerlere bakış açısı hakkında bilgi edinmek mümkündür.

Edebiyat ve Sanat: Neşâtî Divanı, dönemin edebi ve sanatsal değerlerini de yansıtan bir eserdir. Şiirlerde, şairin o dönemde etkileşimde olduğu şair ve yazarlardan bahsetmesi, dönemin edebi ve sanatsal ortamına dair bilgiler sunar. Ayrıca, şairin kullandığı dil ve üslup, dönemin edebi anlayışını ve tercihlerini gözler önüne serer.

Neşâtî Divanı, 17. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal ve kültürel hayatına dair zengin bilgiler sunan bir eserdir. Şairin şiirlerinde yer alan tasvirler, temalar ve anlatımlar sayesinde, o dönemin şehir hayatı, toplum yaşamı hakkında bilgi edinmek mümkündür.

Neşâtî’nin Hilye-i Enbiyâ Eseri

Neşâtî’nin kaleme aldığı Hilye-i Enbiyâ, manzum bir peygamberler tarihi olarak öne çıkar. 187 beyitlik bu mesnevi, Hz. Peygamber’e yazılan na’tın dışında, on dört farklı peygamberle ilgili hilyeleri içerir. İlk defa Şeyh Vasfî tarafından yayımlanan ve daha sonra Sadettin Nüzhet (Ergun) tarafından Neşâtî Divanı’na eklenen eser, dini ve tasavvufi bir anlayışla kaleme alınmıştır.

Hilye-i Enbiyâ eserinin temel amacı, peygamberlerin fiziksel ve manevi güzelliklerini tasvir etmektir. Bu amaçla, her peygamberin hilyesi (güzelliklerinin betimlemesi) farklı beyitlerle anlatılır. Eserde, Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Eyyûb, Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriya ve Hz. İsa gibi önemli peygamberlerin hikayelerine ve hilyelerine yer verilir.

Bu peygamberlerin hayatlarından kesitler sunarak, onların yaşadığı dönemlerin sosyal, kültürel ve dini yönlerine dikkat çekilir. Eserde, peygamberlerin yüce karakterleri, sabırlı ve dirençli duruşları, insanlara yol gösterici rolleri ve Allah’a olan bağlılıkları vurgulanır.

Neşâtî’nin Hilye-i Enbiyâ eseri, dönemin dini ve tasavvufi düşünce yapısını yansıtan önemli bir eserdir. Peygamberlerin hayatlarını ve güzelliklerini anlatan bu mesnevi, dönemin insanlarının manevi dünyasına ışık tutar ve İslam tarihi ve kültürü açısından değerli bilgiler sunar. Aynı zamanda, şairin kullandığı dil ve üslup, dönemin edebi zevkini ve tercihlerini sergileyerek, edebi açıdan da önemli bir konuma sahiptir.

Neşâtî’nin Edirne Şehrengizi

Neşâtî’nin Edirne Şehrengizi, şairin 144 beyitlik bir mesnevisidir ve dönemin Edirne şehrinin güzelliklerini ve renkli sosyal yaşamını konu alır. Şehrengiz türü eserler, genellikle bir şehrin tarihi, coğrafi, sosyal ve kültürel özelliklerini anlatırken, aynı zamanda şehrin güzellikleri arasında yaşanan aşk hikâyelerine ve şenliklere de yer verir.

Ancak Neşâtî’nin Edirne Şehrengizi, diğer şehrengizlerden farklı bir yapıya sahiptir. Bu eserde, şair mahallî tasvirler ve şehrin coğrafi güzelliklerine yer vermemiş, bunun yerine kaleme hitap ettikten sonra on dört güzelin methine geçmiştir. Ayrıca eser, “N’ola olsa bu nazm-ı şehrengîz / Medh-i Bayram ile neşât-âmîz” beyitiyle başlar ve şair, bu beyitle eseri Bayram adında bir şahıs için yazdığını belirtir.

Neşâtî’nin Edirne Şehrengizi, geleneksel şehrengizlerin aksine, şehrin tarihi ve coğrafi güzelliklerinden ziyade, güzellere ve aşka odaklanan lirik bir anlatıma sahiptir. Bu bakımdan, eser dönemin aşk anlayışını ve şairin estetik zevkini yansıtır. Aynı zamanda, Neşâtî’nin kullanmış olduğu dil ve üslup, dönemin edebi tercihlerini ve beğenisini gösterir.

Eserin bazı nüshaları İstanbul Üniversitesi ve Süleymaniye kütüphanelerinde bulunmaktadır. Edirne Şehrengizi, Mahmut Kaplan tarafından Neşâtî Divanı’nın sonunda yayımlanmıştır. Bu eser, şairin yaşadığı dönemin sosyal ve kültürel yaşamına dair bilgiler sunması açısından önemlidir ve Neşâtî’nin edebi yönünü gözler önüne serer.

Neşâtî’nin Türk Diline ve Edebiyatına Etkisi

  • Üslup ve Anlatım: Neşâtî, özellikle sebk-i Hindî üslubunu benimsemiştir ve bu üslubun Türk edebiyatındaki temsilcilerinden biri olarak anılır. Sebk-i Hindî, söz sanatları, karmaşık anlatımlar ve imgelerle zenginleştirilmiş bir üslup olarak dikkat çeker. Neşâtî’nin eserleri, bu üslubun özelliklerini ve güzelliklerini yansıtan örnekler sunar.
  • Türk ve Fars Edebiyatı İlişkisi: Neşâtî, hem Türk hem de Fars edebiyatına hâkim olduğu için, iki edebiyatın etkileşimini ve zenginliğini eserlerine yansıtmıştır. Özellikle Fars edebiyatının etkisiyle oluşan sebk-i Hindî üslubu, Neşâtî’nin şiirlerinde gözlemlenebilir. Ayrıca, Neşâtî’nin Örfî-i Şîrâzî’nin güç beyitlerini açıklamak üzere yazdığı “Şerh-i Müşkilât-ı Örfî” adlı eseri, şairin Fars dili ve edebiyatına olan hâkimiyetini gösterir.
  • Türlerin Gelişimi: Neşâtî, divan, şehrengiz, mesnevi ve tarih gibi farklı türlerde eserler kaleme almıştır. Bu sayede Türk edebiyatındaki bu türlerin gelişimine katkıda bulunmuştur. Özellikle “Hilye-i Enbiyâ” ve “Edirne Şehrengizi” gibi eserler, dönemin edebi anlayışını ve türlerin özelliklerini gözler önüne serer.
  • Edebiyat Tarihi ve Eserleri: Neşâtî’nin Divanı ve diğer eserleri, dönemin edebi zevkini, anlayışını ve değerlerini yansıtır. Bu eserler, Osmanlı edebiyatı ve edebiyat tarihi açısından önemli bir kaynak teşkil eder. Neşâtî’nin eserlerinin günümüze ulaşması, onun Türk dili ve edebiyatına etkisinin kalıcı olduğunu gösterir.

Neşâtî’nin Eserlerinde Sebk-i Hindî Akımı

  • Neşâtî, yüzyıl Osmanlı edebiyatında önemli bir şair olup, eserlerinde Sebk-i Hindî akımının etkisi belirgindir. Sebk-i Hindî, 16. yüzyılda Fars edebiyatında başlayan ve 17. yüzyıl Osmanlı edebiyatında da yaygınlaşan bir akımdır. Bu akım, karmaşık ve kapalı anlatımlar, imgeler, terimler ve söz sanatları ile zenginleştirilmiş bir üslubu benimser. Neşâtî’nin eserlerinde Sebk-i Hindî akımının izlerini görmek mümkündür.
  • İmgeler ve Semboller: Neşâtî, şiirlerinde genellikle zengin bir imge ve sembol kullanımına başvurur. Sebk-i Hindî akımının karakteristiği olan bu imgeler ve semboller, şiirlerin içerik ve anlam zenginliğini artırır. Bu sayede şair, düşüncelerini ve duygularını daha etkili bir şekilde aktarabilir.
  • Söz Sanatları: Sebk-i Hindî akımı, söz sanatlarının yoğun kullanımıyla dikkat çeker. Neşâtî de eserlerinde teşbih, istiare, mecaz ve kinaye gibi söz sanatlarına sıkça başvurur. Bu sayede şiirlerinde anlam derinliği ve güzellik elde eder.
  • Karmaşık ve Kapalı Anlatım: Sebk-i Hindî üslubunun bir diğer özelliği de karmaşık ve kapalı anlatımdır. Neşâtî, şiirlerinde bu özelliği kullanarak okuyucuyu düşünmeye ve anlamı çözmeye yönlendirir. Bu anlatım biçimi, şiirlerin zekâ ve estetik açıdan değerini artırır.
  • Fars Edebiyatı İlişkisi: Neşâtî’nin Sebk-i Hindî üslubunu benimsemesinde Fars edebiyatının etkisi büyüktür. Şair, Fars dili ve edebiyatına hâkim olduğu için, bu üslubu başarıyla eserlerine yansıtmıştır. Özellikle Neşâtî’nin Örfî-i Şîrâzî’nin güç beyitlerini açıklamak üzere yazdığı “Şerh-i Müşkilât-ı Örfî” adlı eseri, Fars edebiyatı ile olan bağını gösterir.
  • Neşâtî’nin eserlerinde Sebk-i Hindî akımının etkisi, şairin anlatım zenginliğine ve eserlerinin değerine önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Bu sayede Neşâtî, Osmanlı edebiyatında Sebk-i Hindî akımının güçlü temsilcilerinden biri olarak kabul edilir.