Enderunlu Fâzıl Hayatı

Akkâ’da dünyaya gelen ve asıl adı Hüseyin olan Fâzıl, Enderun’da yetiştirildiği için Enderûnî veya Enderunlu olarak da bilinir. Kesin doğum tarihi bilinmemekle birlikte, küçük kardeşi Hasan’ın 1786’da yirmi sekiz yaşında ölümü üzerine yazdığı tarih manzumesi yardımıyla, Fâzıl’ın 1756-57 civarında doğduğu tahmin edilmektedir.

Fâzıl, I. Abdülhamid döneminde devlete isyan eden ve 1775’te Kaptanıderyâ Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından yakalanan ve öldürülen Akkâ muhafızı Zâhir el-Ömer’in torunu ve babası Ali Tâhir’dir. Fâzıl ve kardeşi Hasan, amcalarıyla birlikte Gazi Hasan Paşa tarafından İstanbul’a getirilmiş ve 1775’te Enderun’a kabul edilmiştir. Fâzıl o dönemde on sekiz veya on dokuz yaşlarında olmalıydı.

Enderun’da iyi bir eğitim alan Fâzıl, sefahate düşkünlüğü ve aşk maceraları nedeniyle daha sonra saraydan kovuldu (1783-84). İstanbul sokaklarında on iki yıl boyunca zorlu ve perişan bir hayat sürdü. Sefalet ve geçim sıkıntısı içinde yaşayan Fâzıl, durumunu III. Selim’e ve dönemin ileri gelenlerine yazdığı dokunaklı kasidelerle ifade etti. Bu kasidelerin etkisiyle Rodos vakıflarıyla ilgili bir tevliyete atanmış olabilir.

Enderunlu Fâzıl, bu geliri yetersiz bulunca hâcegânlık rütbesini talep etti ve bu isteği kabul edilerek önce Halep defterdarlığında bir görevle, daha sonra da Erzurum ve çevresini teftişle görevlendirildi. III. Selim’e sunduğu kasidelerde, Erzurum’da yaşadığı zorlukları ve dokuz ay süren bu teftiş görevinden borçlu olarak İstanbul’a döndüğünü anlatmaktadır. İstanbul’da bulunduğu dönemde hicivlerinden dolayı hakkında yapılan şikâyetler üzerine 1799’da Rodos’a sürgüne gönderildi.

Rodos’ta sürgünde olan Enderunlu Fâzıl, gözlerini kaybetti ve bu durumun, sürgünde bulunan Reîsülküttâb Ebûbekir Râtib Efendi’nin idamı sonucu yaşadığı şiddetli şok nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Bu sebeple İstanbul’a dönmesine izin verildi. Son on yılını yatakta geçiren şair, ölümünden bir iki yıl önce gözlerinin açıldığı kaydedilmiştir. Fâzıl, geçimini sağlamak için câize alarak kör ve yatalakken bile padişaha ve dönemin devlet büyüklerine kasideler sunmuştur. 1810’da ölen şairin mezarı Eyüp’tedir.

XVIII. yüzyılda klasik şiir, Nâbî, Sâbit ve Nedîm gibi ustalar sayesinde topluma, gerçek hayata ve çevreye daha fazla yönelmeye başlamıştır. Bu eğilim, asrın sonları ve XIX. yüzyılın başlarında daha da ileri bir noktaya ulaşır. Bu dönemin öncü şairlerinden biri olan Enderunlu Fâzıl, eserlerinde dönemin günlük yaşamını, çevresini ve gözlemlerini geniş bir şekilde yansıtmıştır.

Enderunlu Fâzıl, Nâbî, Nedîm ve Şeyh Galib gibi büyük şairlerle aynı seviyede olmasa da, gerçek hayata yöneliş ve soyutluktan kaçınma açısından önemli bir noktada durmaktadır. Klasik şiirin teknik ve estetik kuralları içerisinde kalarak, şiirlerinde ve özellikle mesnevilerinde günlük yaşamı ve gerçek hayatı sade ve yüzeysel zevklerle göstermeyi başarmıştır. Nâbî ve Sâbit’teki ciddiyet ile Nedîm’deki ince zevk ve zarafet Fâzıl’da bulunmamaktadır. Düşünce ve duygu derinliğine sahip olamaması, zevk yönünden bayağılığa düşmesi ve ifade ve üslup açısından laubalilik, şiirlerinin sanatsal değerini azaltmış olsa da, yaşadığı dönemi ve çevresini gerçekçi bir şekilde ortaya koyan Fâzıl, divan edebiyatında önemli bir yere sahiptir.

Enderunlu Fâzıl Divanı

  1. Çeşitli dillerde eserler: Divan’da Türkçe’nin yanı sıra Arapça ve Farsça şiirler de bulunmaktadır.
  2. Dini ve mistik içerik: İlk bölümde, Allah, peygamber, dört halife ve büyük şeyhler için yazılmış münâcât ve na‘tlar ile mi‘râciyyeyi içermektedir.
  3. Devrin hayatını yansıtan kasideler: İbtidâ-i Kasâid bölümünde, III. Selim ve devrin ileri gelenlerine sunulan kasideler yer almaktadır. Bu şiirler, dönemin hayatını yansıtırken, kendi talihsizliğini de dile getiren Fâzıl’ın günlük hayata ve çevreye yönelimi gözlemlenmektedir.
  4. Tarih manzumeleri: İbtidâ-i Tevârih bölümünde, çeşitli günlük olaylara düşürülen tarihlerin yanı sıra, bazı mizahî parçalar da bulunmaktadır.
  5. Gazel ve şarkılar: İbtidâ-i Gazeliyyât ve İbtidâ-i Şarkiyyât bölümlerinde, Nâbî ve Nedîm’i tanzir ve taklit yolunda olan gazeller ve şarkılar yer almaktadır.
  6. Farklı nazım şekilleri: Divan’da muhammes, müseddes, kıtalar ve beyitler gibi çeşitli nazım şekilleri bulunmaktadır. Ayrıca, bir tahmîs ve bir tesdîs de yer almaktadır.
  7. Gerçekçilik ve samimiyet: Fâzıl’ın eserlerinde, o dönemin hayatını ve kendi çevresini gerçekçi çizgilerle ortaya koyabilme yeteneği, divan edebiyatında önemli bir yere sahip olmasını sağlamıştır.
  8. Basım tarihi ve ekler: Enderunlu Fâzıl Divanı, 1842’de Bulak ve İstanbul’da basılmıştır. Bulak baskısının son 19 sayfasında Defter-i Aşk mesnevisi de yer almaktadır.

Enderunlu Fâzıl – Defter-i Aşk

  • Mesnevi türünde: Fâzıl’ın Defter-i Aşk eseri, 438 beyitlik bir mesnevi olarak kaleme alınmıştır.
  • Kişisel aşk maceraları: Eserde, şairin kendi aşk maceralarını anlatmaktadır ve yaşadığı olayları hikâye etmektedir.
  • İlâhî aşk teması: Defter-i Aşk, ilâhî aşkı tarif etmekle başlar ve bu temayı eserin başında işlemektedir.
  • Pişmanlık ve tövbe: Eserde, şairin yaşadığı aşk maceralarına düştüğü ve sonrasında pişman olarak tövbe ettiği anlatılmaktadır.
  • Mahallî özellikler: Defter-i Aşk’ın değeri, mahallî özellikler taşımasından kaynaklanmaktadır. Bu özellikler eserin dönemin sosyal ve kültürel yaşamına dair bilgiler sunar.
  • Çingene düğünü betimlemesi: Eserin en ilgi çekici yanı, içinde yer alan Çingene düğünü betimlemesidir. Bu bölüm, dönemin toplumsal yaşamına dair renkli ve canlı anlatımlar sunmaktadır.
  • Eserin yer aldığı kaynak: Defter-i Aşk, Enderunlu Fâzıl Divanı’nın Bulak baskısında son 19 sayfada yer almaktadır.

Enderunlu Fâzıl’ın Defter-i Aşk Mesnevisinin Olay Örgüsü

Enderunlu Fâzıl’ın Defter-i Aşk mesnevisi, şairin kendi aşk maceralarını anlatan bir eserdir. İlâhî aşkın tarif edilmesiyle başlayan mesnevi, aşkın yüceliğini ve kutsallığını vurgular. Olay örgüsü, şairin aşka düşmesi ve yaşadığı aşk maceralarının anlatılmasıyla devam eder. Bu süreçte Fâzıl, birçok aşk ilişkisi yaşar ve bu ilişkilerin getirdiği sıkıntıları dile getirir.

Defter-i Aşk’ın en ilgi çekici bölümünde, şairin katıldığı bir Çingene düğünü anlatılır. Bu düğün betimlemesi, dönemin toplumsal yaşamına dair renkli ve canlı detaylar sunar.

Eserdeki son bölümde, Fâzıl yaşadığı aşk maceralarından dolayı pişmanlık duyar ve tövbe etmeye karar verir. Bu kısımda şairin içsel mücadelesi ve ruhsal dönüşümü ön plandadır.

Fâzıl, yaşadığı deneyimlerden dersler çıkartarak, bu deneyimleri okuyucuya aktarır ve onlara öğütler verir. Bu sayede mesnevi didaktik bir nitelik de taşır.

Defter-i Aşk mesnevisi, Enderunlu Fâzıl’ın aşk maceralarını anlatan, dönemin sosyal ve kültürel yaşamına dair renkli betimlemeler sunan ve didaktik bir yönü olan bir eserdir.

Enderunlu Fâzıl’ın Hûbannâme Eserinin Özellikleri:

  • 796 beyitten oluşan yapıya sahiptir ve eser içerisinde çeşitli başlıklar yer alır.
  • Baş kısmında tasavvufî tarzda bir güzellik tahlili bulunmaktadır.
  • Eserde Hindistan’dan Amerika’ya kadar birçok ülkenin erkek güzellerinin vasıflarını anlatır ve şair kendi görüşlerini belirtir.
  • Hûbannâme, dönemin mahallî hayatının çeşitli renklerini ortaya koyar ancak bedîî zevk ve nezahetten yoksundur.
  • Ele aldığı konu, klasik Türk edebiyatı için yeni bir perspektif sunar.
  • Eser, Reîsülküttâb Ebûbekir Râtib Efendi’ye ithaf edilmiştir.
  • Hûbannâme’nin çeşitli baskıları mevcuttur (İstanbul 1253, 1255, 1286).
  • Bazı baskılarında Hûbannâme, diğer mesnevilerle birlikte yayımlanmıştır. 1839 baskısında Rakkasnâme ve Zenannâme, 1869 baskısında Defter-i Aşk, Zenannâme, Çenginâme ve Şevkengiz mesnevileriyle bir arada bulunur.

Enderunlu Fâzıl’ın Zenannâme Eserinin Özellikleri

  • Zenannâme, 1101 beyitten oluşan bir mesnevidir.
  • Eserde, çeşitli milletlerin kadınları hakkında anlatımlar bulunmaktadır.
  • Şair, eserin başında kadınlardan söz etmek istemediğini ve kadınlara karşı meyli olmadığını ifade eder.
  • Hûbannâme’ye kıyasla daha ilgi çekici bir eser olarak kabul edilir.
  • Zenannâme, kadınlar hamamı ve mahalle baskını gibi sahneleri tasvir etmesi açısından dikkate değer bir özellik taşır.

Enderunlu Fâzıl’ın Çenginâme Eserinin Özellikleri

  • Çenginâme, dörtlüklerle yazılmış bir eserdir ve Rakkasnâme adıyla da anılır.
  • Eserde, o dönem İstanbul’undaki meşhur köçekler isim sayılarak tasvir edilmektedir.
  • Edebi değeri fazla değildir.
  • Eserin dikkat çeken yönü zamanın örf ve âdetlerini yansıtmasıdır.

Enderunlu Fâzıl’ın Edebi Kişiliği

  • Klasik şiirin teknik ve estetik özelliklerini kullanarak, gerçek hayatı ve günlük yaşamı eserlerinde yansıtmıştır.
  • Nâbî, Nedîm ve Şeyh Galib gibi şairlerle kıyaslandığında ağır başlılık ve ince zevk açısından geride kalmıştır.
  • Eserlerinde dönemin toplumsal hayatı, çevresi ve gözlemledikleri önemli bir yer tutar.
  • Gerçek hayata yöneliş ve mücerretlikten kaçma eğilimi Fâzıl’ın eserlerinde daha ileri düzeydedir.
  • Fâzıl, düşünce ve duygu derinliği olmayan, zevk açısından bayağılığa düşen ifade ve üslupları kullanır.
  • Yaşadığı hayatı ve çevreyi realist çizgilerle ortaya koyarak, divan edebiyatında önemli bir yer edinmiştir.
  • Fâzıl, hem kör ve yatalak durumdayken bile padişaha ve dönemin devlet büyüklerine kasideler sunarak geçimini sağlamıştır.
  • Eserlerinde çeşitli milletlerin kadınları ve erkek güzelleri ile ilgili tasvirler yaparak, klasik edebiyatımız için yeni konular ele almıştır.

Enderunlu Fâzıl’ın Divan Şiirine Katkısı

  • Gerçek hayatı ve günlük yaşamı eserlerine yansıtarak divan şiirine daha fazla realist bir boyut kazandırmıştır.
  • Eserlerinde dönemin toplumsal ve kültürel hayatını, örf ve adetlerini detaylı bir şekilde işlemiştir.
  • Klasik divan şiirine yeni konular ve temalar ekleyerek, daha geniş bir coğrafyaya ve kültüre değinmiştir.
  • Eserlerinde yer alan çeşitli milletlerin kadınları ve erkek güzelleri hakkındaki tasvirlerle divan şiirindeki konu çeşitliliğini artırmıştır.
  • Klasik divan şiirindeki ağır başlılık ve ince zevk anlayışına alternatif olarak, halkın daha çok ilgisini çeken ve onların yaşamına dair unsurları kullanarak divan şiirine daha canlı ve geniş bir perspektif sunmuştur.
  • Eserlerinde kullandığı günlük dil ve sade anlatım tarzıyla divan şiirinin ulaşılabilirliğini ve anlaşılabilirliğini artırmıştır.
  • Eserlerinde kendi kişisel deneyimlerini ve duygularını dile getirerek divan şiirinde öznel bir yaklaşım sergilemiştir.
  • Eserlerinde zamanına göre yeni sayılabilecek coğrafî bilgiler vererek divan şiirine bilgi ve içerik zenginliği katmıştır.